Go to full page →

19. Yakup'un Kuyusunda SO 167

Isa, Celile'ye dönerken Samiriye'den geçti. Öğle vakti o güzel Sihar vadisine vardı. Vadinin başında Yakup'un kuyusu vardı. Yolculuktan yorgun düştü ve öğrencileri yiyecek satın almaya gittiğinde, biraz dinlenmek için kuyunun kenarında oturdu. SO 167.1

Yahudiler ve Samiriyeliler birbirlerine düşmandılar ve birbirleriyle ilişkiden mümkün olduğunca uzak dururlardı. Aslında zorunlu hallerde Samiriyeliler ile ticaret yapmak, hahamlar tarafından yasal sayılıyordu; fakat onlarla kurulan sosyal ilişkiler, onlar tarafından yapılan iyilikler, sundukları bir parça ekmek ya da bir tas suyu kabul etmek bile hoş karşılanmıyordu. Öğrenciler yiyecek alırken kendi uluslarının geleneklerine uygun davrandılar; fakat bundan öteye gitmediler. Samiriyelilerden bir şey istemek, ya da herhangi bir şekilde onlara iyilik etmek öğrencilerin akıllarından bile geçmedi. SO 167.2

İsa, kuyunun kenarında otururken açlık ve susuzluktan bitkin düştü. Sabah başladıkları yolculuk uzun sürmüştü ve şimdi öğle vaktinde güneş, tüm sıcaklığıyla O'nun üzerindeydi. Kuyudan su çekmek için yanında ipi ve bir kovası olmadığı için, soğuk ve ferahlatıcı olmasına karşın ulaşılamayan suyu düşününce, susuzluk hissi daha da arttı. Kuyu oldukça derindi. İnsanlığın karşılaştığı zorluklara razı oldu ve su çekmeye gelecek birini bekledi. SO 167.3

Bir süre sonra Samiriyeli bir kadın yaklaştı ve O'nu görmezlikten gelerek testisini suyla doldurdu. İsa, ondan kendisine biraz su vermesini rica etti. Yakın doğuda böyle bir rica karşısında hiç kimse iyilik yapmaktan kaçınmazdı. Oysa, doğuda suya Allah'ın armağanı denirdi. Susamış bir yolcuya su vermek, öyle kutsal bir görev sayılırdı ki, çöldeki Araplar bunu yapmak için izledikleri yolu bile değiştirirlerdi. Yahudiler ve Samiriyeliler arasındaki nefret, kadının İsa'ya bu iyiliği yapmasına engel oldu; fakat Kurtarıcı onun kalbinin kapısını açan anahtarı bulmaya çalışıyordu; ve ilahi sevgisinin nezaketi ile ondan bir ricada bulundu. Kadın başta herhangi bir davranışta bulunmadı; çünkü böyle bir iyilik yapmayı teklif ettiğinde bu reddedilebilirdi; fakat gü-ven, ancak güvenle kazanılabilirdi. Gökyüzünün Kralı, dışlanmış ruhu olan bu kişinin yanına, kendisinden küçük bir ricada bulunarak yaklaştı. Okyanusu yaratan, en derin suları kontrolünde bulunduran, yeryüzündeki su kaynaklarını ve kanallarını açan Kişi, yorgun düştüğü için Yakup'un kuyusunun kenarında dinlendi ve içeceği su için bile bir yabancının yapacağı iyiliğe bağımlıydı. SO 167.4

Kadın, İsa'nın bir Yahudi olduğunu anladı. Şaşkınlığından dolayı O'nun istediğini vermeyi unuttu; fakat bunun nedenini öğrenmeye çalıştı. Nasıl olur! Bir Yahudi olarak benden, Samiriyeli bir kadından nasıl su istersin?” SO 168.1

İsa cevap verdi: “Eğer sen Allah'ın armağanını ve sana, 'Bana su ver, içeyim' diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O'ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi.” Senden yanı başımızdaki kuyudan bir tas su gibi küçük bir ricada bulunmama şaşıyorsun; eğer sen benden isteseydin, ben sana sonsuz yaşam suyundan verecektim. SO 168.2

Kadın, İsa'nın sözlerini anlamamıştı; fakat bu sözlerin ifade ettiği derin anlamı hissetti. O'nun alaycı ve hafife alan tavrı değişmeye başladı. İsa'nın önündeki kuyudan bahsettiğini sanarak, “'Efendim' dedi, su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin. Böyle olunca yaşam suyunu nereden bulacaksın? Sen, bu kuyuyu bize vermiş, kendisi, oğulları ve davarları ondan içmiş olan atamız Yakup'tan daha mı büyüksün?”' Kadın, önünde sadece susamış, üzeri tozlanmış ve yorgun bir yolcu gördü. O'nu kendi düşüncesine göre değerli atası Yakup ile kıyasladı. Doğal olarak, başka hiçbir kuyunun, kendilerine atalarından kalan bu kuyuyla eşit olamayacağı hissini taşıyordu. Atalarının umudu olan Mesih kendisinin yanındayken, O'nu tanımayan kadın, önce geçmişteki atalarını düşündü, daha sonra şimdi yanında duran Kişi'ye doğru baktı. Bugün, susayan birçok kimse yaşam pınarının çok yakınındadır; buna karşın yaşam suyunun pınarını uzaklarda aralar. “Yüreğinde 'Göğe, yani Mesih'i indirmeye kim çıkacak ?' ya da 'dipsiz derinliklere, yani Mesih'i ölüler arasından çıkarmaya kim inecek?' deme!... Ne deniyor? Tanrı sözü sana yakındır. Ağzında ve yüreğindedir.' “İşte duyurduğumuz iman sözü budur. İsa'nın Rab olduğunu açıkça ağzınla söyler ve Allah'ın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın.”1Romalılar 10:6-9. SO 168.3

İsa, kendisiyle ilgili soruya hemen cevap vermedi; fakat ciddi bir şekilde şöyle dedi: “Bu sudan her içen yine susayacaktır. Oysa benim vereceğim sudan içen, sonsuza dek susamaz; fakat benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam fışkıran bir su kaynağı olacaktır.”2Yuhanna 4:13-14. SO 169.1

Susuzluğunu bu dünyanın pınarlarından içerek gidermeye çalışan, çök geçmeden tekrar susayacaktır. İnsanlar sürekli hoşnutsuzluk duyarlar ve bu hoşnutsuzluklarını gidermek için bir arayış içindedirler. Sadece tek bir Kişi bu ihtiyacı karşılayabilir. Dünyanın gereksinim duyduğu, “tüm milletlerin arzusu olan” Kişi'dir. O'nun tek başına verebildiği ilahi lütuf, insanın ruhunu arındıran, ferahlatan ve onu zinde kılan yaşam suyudur. SO 169.2

İsa sadece bir içimlik yaşam suyunun, O'nu alana yeteceği fikrini savunmadı. İsa'nın sevgisini alan, sürekli daha fazlasını arzulayacak ve başka hiçbir şey istemeyecektir. Dünyanın zenginlikleri, onuru ve zevkleri onu cezbetmez. Onun kalbinin sürekli özlemle haykırışı İsa'yla daha yakın bir ilişki içinde olmaktır. Ruha bunun gerekliliğini gösteren Mesih, onun açlık ve susuzluğunu gidermek için yardım elini uzatır. Bu susuzluğu insani çarelerle gidermek imkansızdır. Bunu deneyenler başarısız olacaklardır. Zaman içinde onların su depoları boşalacak ve havuzları kuruyacaktır; fakat Kurtarıcı'mız tükenmeyen bir pınardır. Defalarca içebiliriz ve her zaman taze su bulabiliriz. İsa'nın içinde konut kurduğu kişi, kendi içinde bir bereket pınarına, yani “sonsuz yaşam veren suyun kuyusuna” sahiptir. O, ihtiyaçlarının tümü için bu kaynaktan güç ve lütuf alabilir. SO 169.3

İsa, yaşam suyundan söz ettiğinde kadın, O'na şaşkın ve dikkatli bir şekilde baktı. İsa onun ilgisini çekmişti ve sözünü ettiği armağan onun içinde bir arzu uyandırmıştı. Kadın, İsa'nın sözünü ettiği suyun, Yakup'un kuyusunun suyu olmadığını anlıyordu; çünkü bu sudan sürekli olarak kullanıyordu, içiyordu ve yeniden susuyordu. Kadın, şöyle dedi: “Bu suyu bana ver. Böylece ne susayayım, ne de su çekmek için buraya kadar geleyim.” SO 169.4

İsa bu kez konuyu aniden değiştirdi. Kadın, İsa'nın ona vermeyi arzuladığı hediyeyi almadan önce kendi günahlarını ve Kurtarıcı'sını tanımaya yönelmeliydi. SO 170.1

İsa, “Git, kocanı çağır ve buraya gel” dedi. Kadın, “Kocam yok” diye cevap verdi. Bu şekilde İsa'nın bu konuya ilişkin soracağı tüm soruları engelleyeceğini umuyordu. Fakat Kurtarıcı, sözlerine devam etti: '“Kocam yok' demekle doğruyu söyledin; çünkü beş kocaya vardın. Şimdi birlikte yaşadığın adamsa kocan değildir. Doğruyu söyledin.” SO 170.2

Kadın titredi. Gizemli bir el, sonsuza dek gizlemeyi ümit ettiği sırları ortaya çıkararak onun hayat hikayesinin sayfalarını çeviriyordu. O'nun yaşamındaki sırlarını okuyabilen bu Kişi kimdi? Gizlediği tüm sırları şimdi tek tek açığa çıktığında, sonsuzluk ve ilahi yargı kanısı onun düşüncelerine yerleşti. İlahi ışık onun bilincini yerine getirdi. SO 170.3

Kendi sırları ile ilgili hiçbir şeyi inkar edemedi. Fakat kendisi için pek hoş olmayan bir konudan söz etmekten sürekli kaçınmaya çalıştı. Derin bir saygıyla, “Efendi... Senin bir peygamber olduğunu görüyorum dedi. Daha sonra O'nu ikna ettiğini ümit ederek, dini konulardaki tartışmalara döndü. Eğer bu Kişi gerçekten bir peygamberse, çok uzun zamandır üzerinde tartışılan konular hakkında O'ndan bazı şeyler öğrenebilirdi. SO 170.4

İsa sabırla kadının konuşmayı kendi istediği konulara çevirmesine izin verdi. Bu arada onun kalbine gerçeği tekrar getirmek için kendisine fırsat çıkmasını bekledi. “Atalarımız bu dağ üzerinde ibadet ettiler; ve siz de Kudüs'te ibadet etmek gerektiğini söylüyorsunuz” dedi. Gerizim dağı3Hakimler 9:7'ye bakınız.uzaktan görünüyordu. O'nun üzerindeki tapınak yıkılmıştı; geriye sadece sunak kalmıştı. İbadet yeri Samiriyeliler ve Yahudiler arasında tartışma konusu oldu. Samiriyelilerin atalarından olan bazı kimseler, bir zamanlar İsrail milletindendiler; fakat kendi günahları yüzünden, putperest bir millete yenik düştüler. Nesiller boyunca putperestlerin arasına karıştılar. Putperestlerin dini onların dinini gün geçtikçe daha da fazla bozdu. Putlar sayesinde yaşayan gerçek Allah'ı hatırladıklarını sanıyorlardı. Buna rağmen onlar, oyma putlara hürmet etmeye yöneltildiler. SO 170.5

Ezra'nın zamanında Kudüs'teki tapınak tekrar inşa edilirken, Samiriyeliler tapınağın inşasında Yahudilere katılmak istediler. Yahu- diler bu öneriyi reddettiler ve iki halk bu yüzden birbirine düşmanlık duymaya başladı. Bunun üzerine Samiriyeliler, Gerizim dağı üzerinde başka bir tapmak inşa ettiler. SO 170.6

Putperestlikten tamamen vazgeçmemelerine rağmen, burada Musa'nın yasasına göre ibadet ettiler; fakat sürekli felaketlere uğradılar, tapınakları düşmanları tarafından yok edildi, sanki lanetlenmiş gibi görünüyorlardı; fakat yine de kendi geleneklerine ve ibadet şekillerine bağlı kaldılar. Kudüs'teki tapmağı Allah'ın evi olarak kabul etmedikleri gibi, Yahudilerin dininin kendi dinlerinden üstün olduğunu da kabul etmediler. SO 171.1

İsa kadına şöyle cevap verdi: “Bana inan ey kadın... Vakit geliyor. O zaman Baba'ya ne bu dağda, ne de Kudüs'te tapınacaksınız. Siz bilmediğinize tapıyorsunuz; biz ise bildiğimize tapınıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudilerden gelir.” İsa, Samiriyelilere karşı diğer Yahudiler gibi önyargılı olmadığını göstermişti. Bu kez kadının Yahudilere karşı olan önyargısını kırmaya çalıştı. Samiriyelilerin imanının putperestler ile bozulduğu gerçeğine değinirken, kurtarılmayla ilgili gerçeklerin Yahudilere verilmiş olduğunu ve onların arasından Mesih'in çıkacağını bildirdi. Allah'ın karakterinin ve O'nun hükümranlığının ilkeleri Kutsal Yazılar'da onlara açıkça bildirilmişti. İsa, Yahudilerin Allah'ın kendi bilgisini verdiği insanlar olduğunu açıkladı ve kendisinin de o halktan olduğunu belirtti. SO 171.2

Üzerinde sıkça tartışılan konular ve törensel ibadet hakkındaki gerçekleri kendisini dinleyenlere açıklamayı amaçladı. “Ama gerçekten tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları vakit geliyor; ve işte o vakit şimdidir. Çünkü Baba kendisine böyle tapınanları arıyor. Allah ruhtur4Allah'ı en gerçekçi açıklayış.ve O'na tapınanların, ruhta ve gerçekte tapınmaları gerekir.” SO 171.3

İsa, şu sözleriyle Nikodim'e açıkladığı gerçeği tekrar bildiriyor: “Sana doğrusunu söyleyeyim. Bir kimse yeniden doğmadıkça5Yeniden ya da yukarıdan.Allah'ın Egemenliğini göremez.”6Yuharına 3:3.Kişi, sadece kutsal bir dağı ya da tapınağı aramakla, gökyüzü ile bütünleşemez. Din, formaliteler ve törenlerle sınırlandırılmamalıdır. Sadece Allah'tan gelen inanç yolu bizi Allah'a ulaştırabilir. O'na, doğru hizmet edebilmek için İlahi Ruh ile yeniden doğmalıyız. Bu, kalbimizi arındıracak ve düşüncelerimizi yenileyecektir. Allah'ı tanımamız ve sevmemiz için bize yeni bir yetenek ve O'nun tüm isteklerine itaat etme arzusunu verecektir. Gerçek ibadet budur. Bu, Kutsal Ruh'un çalışmasının ürünüdür. SO 171.4

Kutsal Ruh iman eden her kişi ile yakından ilgilenir ve Allah bu tür ibadeti kabul eder. Kişi, her nerede Allah'a ulaşmak isterse, orada Kutsal Ruh'un çalıştığı görülür ve Allah, kendisini O kişiye ifşa edecektir. Çünkü O, böyle ibadet edenleri aramaktadır. Onları kendi çocukları olarak kucaklamak için bekler. SO 172.1

Kadın, İsa ile konuşurken O'nun sözlerinden çok etkilendi. Bu tür düşünceleri daha önce kendi halkının dini liderlerinden ya da Yahudilerden hiç duymamıştı. Hayatının geçmiş yılları gözlerinin önüne seri-lirken, o büyük gereksiniminin farkına varıp duygulandı. Ruhun susamışlığını fark etti. Bu susuzluğu Sihar'ın kuyusu asla gideremezdi. Şimdiye kadar yaşadığı hiçbir şey, ihtiyacı olan ruhsal anlayış hissini kendisinde böylesine uyandırmamıştı. İsa yaşamının sırlarını okuduğuna onu inandırdı; buna karşın o, İsa'nın kendisine dost olduğunu, şefkat ve sevgi duyduğunu hissetti. İsa dürüstlüğü ile onun günahlarını kınarken, asla onu açıkça suçlayıcı tarzda konuşmadı; fakat ona ruhu yenileyebilen lütfundan söz etti. O'nun karakteri hakkında bir kanıya varmaya başladı. Aklında bazı sorular belirdi. Bu kişi, uzun süredir beklenen Mesih olamaz mıydı? Kadın, İsa'ya şöyle dedi: “Mesih denilen meshedilmiş Olan'ın geleceğini biliyorum. O gelince bize her şeyi bildirecektir.” İsa, “Seninle konuşan ben, O'yum” diye yanıt verdi. SO 172.2

Kadın bu sözleri duyduğunda yüreğinde iman belirdi. İlahi Öğretmen'in bu harikulade açıklamasını kabul etti. Bu kadın anlayışlı bir kişiydi. En yüce vahiyi almaya hazırdı; çünkü Kutsal Yazılara ilgi duyuyordu ve daha fazla ışığa kavuşması için Kutsal Ruh, onun düşüncelerini hazırlamaktaydı. Eski Antlaşma'nın şu vaadi üzerinde çalıştı: “Tanrın Rab, senin için aranızdan kardeşlerinden benim gibi bir pey-gamber çıkaracak ve O'nu dinleyeceksin.”7Yasa 18:15.Bu peygamberliği anlamayı çok istiyordu. İlahi İşık, onun düşüncelerinde parlıyordu. İsa'nın susamış olan her ruha verdiği ruhsal yaşam, onun yüreğinde belirmeye başlamıştı. Rab'bin Ruhu onunla birlikte çalışıyordu. SO 172.3

İsa'nın kadına yaptığı gibi bir açıklama, sürekli kendilerini doğru gören Yahudilere yapılamazdı. İsa onlarla konuşurken çok daha temkinliydi. Yahudilerden saklanan ve öğrencilerin de daha sonra gizli tutmaları buyurulan gerçek, bu kadına açıklandı. İsa kadının diğer insanları kendisinin yanına çekmek için kendi bilgisinden yararlanacağını gördü. SO 173.1

Öğrenciler alış verişten döndükten sonra efendilerini kadınla konuşurken gördüklerinde şaşırdılar. İsa kadından istediği suyu içemedi ve öğrencilerinin getirdiği yiyeceklerden yemek için zaman bulamadı. Kadın oradan uzaklaştıktan sonra öğrenciler, İsa'nın kendileriyle birlikte yemek yemesini istediler. O'nun dalgın ve düşünceli olduğunu gördüler. Yüzü ilahi bir ışıkla parlıyordu ve O'nun gökyüzü ile olan birlikteliğine müdahale etmekten çekindiler; fakat O'nun yorgun ve bitkin olduğunu biliyorlardı ve O'na fiziksel gereksinimlerini hatırlatmanın, kendilerinin görevi olduğunu düşündüler. İsa onların kendisine gösterdikleri ilgi ve sevgiyi kabul etti ve şöyle dedi: “Sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim var.” SO 173.2

Öğrenciler, “Acaba O'na kim yiyecek getirdi?” diye sordular. İsa: “Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O'nun işini tamamlamaktır” dedi.8Yuhanna 4:34.Kadının, İsa'nın söylediği sözlerin bilincine varması İsa'yı mutlu etti. Onun yaşam suyundan içtiğini gördü. Kendi açlığı ve susuzluğu geçti. Yerine getirmek için gökyüzünü terk ettiği işinin gerçekleşmesi Kurtarıcı'ya çalışmalarında güç verdi ve O'nu insani gereksinimlerin üzerinde yükseltti. Gerçeğe acıkmış ve susamış bir kişiye yardım etmek, O'nun için yemek ve içmekten daha önemliydi. Bu, O'na huzur ve teselli veriyordu. Diğer insanlar için iyilik yapmak, O'nun yaşamının temel ilkelerinden biriydi. SO 173.3

Kurtarıcımız, kendi kanıyla bedelini ödeyerek kurtardığı insanların, kendisine sevgi ve sempati duymalarını ve kurtarıcıları olarak, onların kendisini kabul etmelerini arzular. Onların kendisinin vasıtasıyla sonsuz yaşama kavuşmalarını arzular. Bir annenin, küçük çocuğunun kendisine ilk gülümsemesini görmeyi özlemle beklemesi gibi, ki bu bize çocuğun aklının ermeye başladığını işaret eder, İsa da kişinin ruhsal yaşama başladığını gösteren minnettar sevgi ifadesini görmeyi özlemle bekler. SO 173.4

İsa'nın sözlerini dinlediğinde kadının yüreği sevinçle doldu. Bu harikulade açıklama adeta .onu mest etmişti. Testiyi orada bırakarak mesajı başkalarına iletmek için şehre döndü. O'nun sözlerinin ne kadar büyük bir etkisi olduğunu diğer insanlara anlattı. SO 174.1

Yaşam suyuna kavuşmayı içtenlikle arzuluyordu. Kuyudan çektiği suyu ve Kurtarıcı'ya su vereceğini unuttu. O an duyduğu mutluluktan dolayı kalbinin adeta sevinçten taşması ile, aldığı değerli ışığı diğer insanlara da vermek için hemen yola koyulmuştu. SO 174.2

“Gelin ve tüm yaptıklarımı bana söyleyen Kişi'yi görün!” Şehir halkına, “acaba Mesih O mu?” diye sordu. Kadının sözleri onları kalpten etkiledi. Yüzünde ve tüm görünüşünde yeni bir ifade vardı. İsa'yı görmeyi istediler. Böylece şehirden ayrılıp İsa'nın yanına gittiler. SO 174.3

İsa hala kuyu kenarında otururken, tüm güzelliğiyle önünde duran tahıl tarlalarına baktı. Manzarayı öğrencilerine de işaret ederek, onu bir simge olarak kullandı. “Sizler, 'Ekinleri biçmeye daha dört ay var' demiyor musunuz? İşte, size söylüyorum, başınızı kaldırıp tarlalara bakın. Ekinler sararmış, biçilmeye hazır!” Konuşurken kuyuya doğru gelen insanlara baktı. Hasat mevsimine daha dört ay vardı; fakat burada biçilmeye hazır bir ekin duruyordu. SO 174.4

Eken de biçen de birlikte sevinsinler diye, biçen karşılığını alıyor ve sonsuz yaşam için ürün topluyor. Çünkü burada 'biri eker diğeri biçer sözü doğrudur. İsa burada Müjde'yi kabul edenler tarafından Allah'a sunulması gereken kutsal hizmeti işaret ediyor. Onlar Tanrının yaşayan elçileri olmalıdırlar. Allah onların imanla kendisine hizmet etmelerini ister. Biz eksek de, biçsek de sonuçta Allah için çalışıyoruz. Biri tohum eker, diğeri bunun ürününü toplar ve her ikisi de emeklerinin karşılığını alırlar; çalışmalarının ödülünü de aldıklarında sevinirler. SO 174.5

İsa öğrencilere şöyle dedi: “Ben sizi, emek vermediğiniz bir ürünü biçmeye gönderdim. Başkaları emek verdiler, siz ise onların - emeğinden yararlandınız.” Kurtarıcı, burada Pentikost günündeki büyük buluşmayı bekliyordu. Öğrenciler bunu kendi çabalarının bir sonucu olarak görmemeliydiler. Onlar başkalarının emeğinden faydalandılar. Adem in düşmesinden beri İsa, kendisine hizmet eden imanlı kişilere Allah'ın Sözü'nün insanların kalbinde biçilecek olan tohumunu vermekteydi ve görülmeyen bir elçi, hatta her şeye yeten bir güç, sessiz, fakat etkili bir şekilde bu ürünü elde etmek için çalışmıştı. Allah'ın lütfunun çiğ tanesi, yağmuru ve güneş ışınları, ger- çeğin tohumunun gelişmesi ve iyi ürünler vermesi için verilmişti. İsa tohumu kendi kanıyla sulamak üzereydi. O'nun öğrencilerine Allah ile birlikte çalışma imkanı verildi. İsa'nın ve diğer kutsal insanların işlerinde yardımcı oldular. Pentikost'ta Kutsal Ruh vasıtasıyla binlerce kişi, bir gün içinde imana dönecekti. Bu İsa'nın ektiği tohumun biçilmesinin sonucuydu; O'nun çalışmasının verdiği üründü. SO 174.6

Kuyu başında kadına söylenen sözlerde iyi tohum ekilmişti ve bunun ürünü çok çabuk alındı. Samiriyeliler geldiler ve İsa'yı dinlediler. O'na inandılar. Kuyu kenarında O'nun çevresinde toplanarak O'na sorular yönelttiler ve kendileri için daha önce anlaşılması güç ve belirsiz olan birçok konu hakkında O'nun yaptığı açıklamaları kabul ettiler. O'nu dinledikçe şaşkınlıkları azaldı. O güne dek kendilerine ani bir ışığın belirtisinin gelmesini bekleyen koyu karanlıklar içinde kalmış bir halk gibiydiler. Fakat bu kısa görüşme onlara yetmedi. Daha fazla şeyler dinlemeyi ve kendi arkadaşlarının da bu harikulade Öğretmen'i dinlemelerini sağlamayı çok istiyorlardı. O'nu kendi kasabalarına davet ettiler ve kendileri ile birlikte kalmasını istediler. İsa, Samiriye'de iki gün kaldı ve daha birçok kişi O'na inandı. SO 175.1

Ferisiler, İsa'nın sadeliğini ve ağırbaşlılığını hor gördüler. O'nun mucizelerini görmezlikten geldiler ve O'nun Tann'nın Oğlu olduğuna dair bir belirti istediler. Buna karşın Samiriyeliler, bu konuda hiçbir belirti istemediler. İsa kuyu kenarında kadının yaşamındaki sırları açığa çıkarmasının dışında, onların yanında başka hiçbir mucize yapmadı. Buna karşın birçok kişi O'nu kabul etti. Duydukları yeni sevinçle kadına: “Şimdi sen söylediğin için değil, O'nu kendimiz bizzat duyduğumuz ve gördüğümüz için inanıyoruz ve O'nun Mesih ve dünyanın Kurtarıcısı olduğuna inanıyoruz.” dediler. SO 175.2

Samiriyeliler, Mesih'in sadece Yahudilerin değil, tersine tüm dünyanın kurtarıcısı olarak geleceğine inanıyorlardı. Kutsal Ruh, Musa aracılığıyla; O'nu Allah tarafından gönderilen bir peygamber olarak önceden haber vermişti; Yakup aracılığıyla, insanların onun etrafında toplanacağı; ve İbrahim aracılığıyla, O'nun vasıtasıyla dünyanın tüm halklarının kutsanacağı bildirildi. Bu yazılarla Samiriyeliler Mesih inancının temelini kurdular. Yahudilerin daha sonraki peygamberleri yanlış yorumladıklarının gerçeği, İsa'nın ikinci gelişinin görkemini O'nun ilk gelişine atfederek, Samiriyelileri, Musa aracılığıyla verilenler hariç, diğer Kutsal Yazıların hiçbirine ilgi göstermemeye yöneltti. Fakat Kurtarıcı bu yanlış yorumların tümünü ortadan kaldırdığında, birçok kişi daha önceki peygamberlikleri ve Tanrının hükümranlığı ile ilgili İsa'nın bizzat kendisinin söylediği sözleri kabul etti. SO 175.3

İsa, Yahudiler ile milletler arasındaki ayırım duvarını yıkmaya ve dünyaya kurtuluşu bildirmeye başlamıştı. Yahudi olmasına rağmen, kendi ulusunun Ferisi geleneklerine uymadı ve Samiriyelilerin arasına katılıp onlarla iletişim kurmakta tereddüt etmedi. Ön yargılı olmalarına rağmen, bu hor görülen insanların konukseverliğini kabul etti. Onların çatısı altında uyudu ve onlarla aynı sofrada yemek yedi. Onlara sokaklarda ders verdi; son derece nazik ve sevecen davrandı. SO 176.1

Kudüs'teki tapınakta alçak bir duvar, dış avluyu kutsal binanın tüm diğer bölümlerinden ayırıyordu. Bu duvar üzerinde farklı dillerde yazı vardı. Bu yazı Yahudi olmayanların sınırdan geçmesine izin verilmediğini belirtiyordu. Yahudi olmayan biri, ilgili bölüme girmeye çalışırsa, tapınağın kutsallığını bozmuş olurdu ve bunun cezasını hayatı ile öderdi. Fakat İsa'nın, yani tapınağın ve onun hizmetinin temeli olan Kişi'nin ilahi lütfü, onlara Yahudilerin reddettiği kurtuluşu getirirken, Yahudi ulusunun dışındaki insanları da O'nun sonsuz sevgisinin bağı ile kendisine çekti. SO 176.2

İsa'nın Samiriye'de kalması, halâ Yahudi yobazlığının etkisinde olan öğrencilere bir kutluluk olmalıydı. Kendi milletlerine olan bağlılıklarının, Samiriyelilere düşmanlık duymalarını gerektirdiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden, İsa'nın bu davranışına şaşırdılar. İsa'nın hoşgörü ve şefkatinden ders almaları gerekliydi. O'na olan bağlılıkları, Samiriye'deki iki gün boyunca onların önyargılarını denetim altında tuttu; buna karşın onlar kendi yürekleriyle barışık değildiler. Nefret ve hakaretlerinin acıma ve şefkate dönüşmesi gerektiğini öğrenmede yavaş davranıyorlardı. Fakat Rab göğe yükseldikten sonra, O'nun öğretilerinin asıl anlamının farkına vardılar. Kutsal Ruh vasıtasıyla, Kurtarıcı'nın bakışlarındaki, sözlerindeki ve hor görülen insanlara karşı olan tavırlarındaki saygı ve nezaketi hatırladılar. Samiriye'ye vaaz vermeye gittiğinde, Petrus da kendi çalışmasında aynı duyguları hissetti. Yuhanna, Efes ve İzmir'e çağrıldığında Şekem'deki9Yakup'un şehri.olayı hatırladı ve karşılaşacakları zorlukları önceden görüp, onlara kendi yaşadığı bu olayla önemli bir ders vermiş olan İlahi Öğretmen'e minnettar kaldı. SO 176.3

Kurtarıcı, Samiriyeli kadına yaşam suyunu sunduğunda gerçekleştirdiği çalışmasını bugün halâ sürdürmektedir. Kendilerini O'nun takipçileri olarak adlandıranlar, dışlanmış insanları hor görebilir ve onlardan uzak durabilirler; fakat insanların doğuştan hangi milletten olduğu ya da onların içinde bulundukları yaşam şartları, O'nun insanlara duyduğu sevgiyi asla köreltmez. Günahkar bile olsalar, İsa onlara şöyle der: “Eğer sen benden isteseydin, ben sana yaşam suyu verecektim.” SO 177.1

Müjde'ye çağrı sadece, kabul ettiklerinde bizi onurlandıracaklarını düşündüğümüz belirli kişilere yapılmamalıdır. Mesaj herkese verilmelidir. İsa, insanların kalplerinin gerçeği kabul etmeye istekli olduğu her yerde, onlara öğretmeye hazırdır. Mesih onlara, kalbimizi okuyan Yüce Allah'ın kabul ettiği ibadeti gösterir. Bunun için onlara sadece kuyu başında kadına söylediklerini tekrarlar: “Seninle konuşan ben, O Kişi'yim.” SO 177.2

İsa, Yakup'un kuyusunun kenarında dinlenmek için oturduğunda, görevinin az ürün verdiği Yahudiye'den gelmişti. Hahamlar ve Rabbi'ler tarafından reddedilmişti; ve kendisinin öğrencileri olduklarını belirten kişiler bile O'nun ilahi karakterini anlayamamışlardı. Çok yorgun ve bitkindi. Buna karşın günah içinde yaşadığı ve İsrail'e yabancı olduğu açıkça görülen bu kişiyle konuşma fırsatını değerlendirdi. SO 177.3

Kurtarıcı, kendi çevresinde kalabalık bir topluluğun oluşmasını beklemezdi. Derslerine çoğu kez etrafında çok az kişi varken başlardı. Fakat oradan geçenler, bu İlahi Öğretmen'in vasıtasıyla Allah'ın sözünü şaşkın bir şekilde ve sessizlik içerisinde dinleyen büyük bir kalabalık oluşuncaya dek, O'nu dinleyenlerin arasına katılırlardı. İsa için çalışan kişi, hitap ettiği kişiler sayıca az bile olsa, büyük bir kalabalığın önünde konuşurken gösterilen aynı ciddiyetle konuşmasını sürdürmelidir. Mesajı dinleyen sadece bir tek kişi olabilir; fakat o kişi onun etkisinin ne kadar güçlü olacağının farkına varabilir. Öğrenciler, Kurtarıcı'nın Samiriyeli bir kadınla konuşmak için zaman harcamasını tuhaf karşıladılar. Fakat İsa onunla konuşurken, bir kralla, bir meclis üyesiyle ya da bir başkâhinle konuşurken gösterilen ciddiyetten daha fazlasını gösterdi. Kadına verdiği dersler, dünyanın dört bir yanma yayıldı ve diğer insanlara da anlatıldı. Samiriyeli kadın, Kurtarıcı'yı bulduktan sonra başkalarını da O'na getirdi. O'nun öğrencilerinden daha etkili bir hizmetli olarak kendisini kanıtladı. Öğrenciler, Samiriye'nin İsa'nın çalışması için uygun bir yer olabileceğine dair hiçbir belirti görmediler. Onların düşünceleri gelecekte yerine getirilecek olan büyük görev üzerinde yoğunlaştı. Çevrelerinde toplanacak bir ürün olduğunu göremediler. Fakat onların küçümsedikleri kadın vası-tasıyla tüm kasaba halkı Kurtarıcı'yı dinlemeye geldi. Kadın ışığı hemen kendi halkına iletti. SO 177.4

Bu kadın, imanlı bir kişinin İsa vasıtasıyla gösterdiği çabayı temsil ediyor. Her imanlı Allah'ın hükümranlığı için çalışan ruhsal bir hizmetlidir. Yaşam suyundan içen yaşam kaynağı olur. O'nu alan kişi daha sonra onu diğer insanlara iletmeye başlar. İsa'nın insanlara sunduğu lütuf, onları ferahlatmak için fışkıran ve yaşam suyundan içmeye hazır olanlar için çöldeki bir pınar gibidir. SO 178.1

Bu bölüm Yuhanna 4:1-42'ye dayanmaktadır. SO 178.2