Müjde en büyük başarısını her zaman alt sınıflar arasında elde etmiştir. “Bedene göre çağrılmış birçok bilgeler, birçok güçlüler, birçok soylular yoktur” (1. Korintliler 1:26 [Kİ]). Fakir ve dostlardan yoksun bir tutuklu olan Pavlus’un zengin ve unvanlara sahip Roma vatandaşlarının dikkatini çekebilecek olması beklenemezdi. Ahlâksızlık onlara tüm parlak cazibelerini sunuyor ve onları gönüllü esirler olarak tutuyordu. Fakat onların zulümlerinin bitkin ve muhtaç durumdaki kurbanları arasından, hatta fakir kölelerin içinden pek çoğu Pavlus’un sözlerini mem-nuniyetle dinliyor, ve Mesih’in imanında, paylarına düşen zorluklar altında kendilerini teselli eden bir umut ve huzur buluyorlardı. EI 399.1
Yine de, elçinin çalışması sıradan ve alt tabakadan insanlardan başlamış olsa da, etkisi imparatorun sarayına ulaşıncaya dek yayıldı. EI 399.2
Bu zamanda Roma dünyanın başkentiydi. Mağrur Sezarlar ne-redeyse yeryüzündeki her ulusa yasa koyuyorlardı. Kral ve maiyeti ya alçakgönüllü Nasıralı’dan habersizdi ya da O’na nefret ve alayla bakıyorlardı. Ve buna rağmen, iki yıldan az bir süre içinde müjde tutuklunun mütevazı evinden imparatorluk salonlarına dek ulaştı. Pavlus kötü biri gibi zincirlerle bağlıdır; fakat “Tanrı’nın sözü zincire vurulmuş değildir” (2. Timoteos 2:9). EI 399.3
Elçi önceki yıllarda Mesih’in imanını galip gelen bir güçle halka duyurmuştu ve belirtilerle ve mucizelerle onun ilahî ni teliğinin açık kanıtlarını sergilemişti. Grek ülkesinin bilgeleri önünde asil bir metanetle ayağa kalkmış, bilgisi ve belagatiyle gururlu felsefenin tezlerini susturmuştu. Kralların ve valilerin önünde yılmaz cesaretle ayakta durmuş, mağrur hükümdarlar Allah’ın gününün dehşetini şimdiden görür gibi titreyene kadar, doğruluğa, itidale ve gelecek olan yargıya ilişkin tartışmıştı. EI 399.4
Artık elçiye bu imkânlar sunulmuyordu, evine hapsedilmiş olduğundan gerçeği yalnızca kendisini orada arayanlara duyura-biliyordu. Musa ve Harun gibi, ahlâksız kralın huzuruna çıkıp yüce “BENİM”in1Bkz. M ısır'dan Ç ıkış 3:14, 15 adıyla onun zalimliğini ve baskıcılığını kınamak için ilahî emir almamıştı. Ancak tam da bu zamanda, başlıca savunucusunun görünürde toplum içinde çalışmaktan alıkonulduğu zamanda, müjde adına büyük bir zafer kazanıldı; zira kralın kendi ev halkından kişiler kiliseye üye olarak katıldılar. EI 400.1
Hristiyanlık için Roma sarayından daha nahoş bir ortam hiçbir yerde mevcut olamazdı. Nero canından son ilahî, hatta insanî izleri de silmiş ve Şeytan’ın mührünü taşıyor gibiydi. Maiyetindekiler ve saray mensupları çoğunlukla onunla aynı karaktere sahiptiler - acımasız, aşağılık ve yozlaşmış. Görünüşe göre, Hristiyanlığın Nero’nun sarayında sağlam bir zemin bulması imkânsızdı. EI 400.2
Ancak bu durumda da, daha pek çok olayda olduğu gibi, Pavlus’un kendi savaşının silahlarının “kaleleri yıkan tanrısal güce sahip silahlar” olduğu savının gerçekliği kanıtlandı (2. Korintliler 10:4). Nero’nun ev halkından dahi çarmıha ganimetler kazanıldı. Aşağılık kralın aşağılık maiyetinden, Allah’ın oğulları olan mühtediler kazanıldı. Bu kişiler gizlice değil, açıkça Hristiyan oldular. Onlar imanlarından utanmıyorlardı. EI 400.3
Peki Hristiyanlığın girişinin bile imkân dışı göründüğü bir yerde, onun için bir giriş kapısı ve sağlam temel hangi yolla elde edildi? Pavlus, Filipililere mektubunda Nero’nun ev halkından imana mühtediler kazanmaktaki başarısını, hapiste olmasına bağladı. Çektiği sıkıntıların müjdenin ilerlemesini engellediğinin düşünülmesinden korkarak, onlara güvence verdi: “Kardeşler, şunu bilmenizi isterim: Başıma gelenler daha çok Müjde’nin yayılmasına yaramıştır” (Filipililer 1:12). EI 400.4
Hristiyan kiliseler Pavlus’un Roma’ya geleceğini ilk duy-duklarında, müjdenin bu kentte parlak bir zafer kazanmasını sabırsızlıkla beklediler. Pavlus gerçeği pek çok ülkeye taşımıştı; onu büyük kentlerde ilan etmişti. Bu iman şampiyonu dünyanın başkentinde de Mesih’e canlar kazanmakta başarılı olamaz mıydı? Fakat Pavlus’un Roma’ya tutuklu olarak gittiği haberiyle umutları yıkıldı. Müjdenin, bir kez bu büyük merkezde sağlam şekilde yerleştikten sonra, hızla tüm uluslara yayılmasını ve yeryüzünde hakim bir güç olmasını büyük bir güvenle ummuşlardı. Hayal kırıklıkları ne kadar da büyük oldu! İnsanî beklentiler boşa çıkmıştı, fakat Allah’ın amacı değil. EI 401.1
Sarayın dikkati Hristiyanlığa Pavlus’un vaazlarıyla değil, zin-cirleriyle çekildi. O, pek çok canı kendilerini günahın esaretinde tutan zincirlerden, kendisi bir tutsakken kurtardı. Hepsi bu da değildi. Şöyle beyan etti: “Kardeşlerin çoğu da zincire vuruluşumdan ötürü Rab’be güvenerek Tanrı’nın sözünü korkusuzca söylemekte daha da cesur davranıyorlar” (Filipililer 1:14). EI 401.2
Pavlus’un uzun ve haksız hapis hayatı sırasındaki sabrı ve sevinci, cesareti ve imanı, sürekli bir vaaz gibiydi. Dünyanın ruhuna hiç mi hiç benzemeyen ruhu, dünyanın gücünden daha yüksekteki bir gücün kendisiyle birlikte olduğuna tanıklık ediyordu. Ve örnekliğiyle, Hristiyanlar daha büyük bir enerjiyle Pavlus’un kamu çalışmalarından çekilmiş olduğu davanın savunucuları olmaya sevk edildiler. Elçinin zincirleri bu şekilde etkili oldu, öyle ki gücü ve yararlılığı kesilmiş gibi göründüğünde, ve görünürde elinden çok az şey geldiğinde, tamamen dışında kalmış gibi göründüğü tarlalardan Mesih’e demetler topladı. EI 401.3
Pavlus, iki yıllık hapis hayatının bitiminden önce “bütün saray muhafızları dahil, herkes Mesih uğruna zincire vurulduğumu öğrendi” diyebiliyordu, ve Filipililere selam gönderenler arasında özellikle “Sezar’ın ev halkından olanlar” dan bahsetmektedir (13. ayet; 4:22). EI 401.4
Cesaret gibi sabır da zaferler kazanır. Tıpkı girişimde cesur olmak gibi, denenmelerde alçakgönüllü olunarak Mesih’e canlar kazanılabilir. Yaslıyken ve sıkıntı çekerken sabır ve sevinç gösterebilen, ölümü bile sarsılmaz bir imanın huzuru ve sükunetiyle karşılayan Hristiyan, bu sayede müjde için, sadık çalışmayla geçen uzun bir hayatla gerçekleştirebileceğinden daha fazlasını başarabilir. Çoğu zaman Allah’ın hizmetkârı etkin hizmetten geri çekildiğinde, bizim kendi miyop öngörümüzün hayıflanacağı akıl ermez takdirî ilahî, başka türlü asla gerçekleştirilemeyecek olan bir işi yerine getirmek üzere Allah tarafından tasarlanmıştır. EI 402.1
Mesih’in izleyicisi artık Allah ve O’nun gerçeği için açıktan ve etkin şekilde çalışamaz hale geldiğinde, yerine getirebileceği hiçbir hizmet olmadığını, alınacak hiçbir ödül olmadığını düşünmesin. Mesih’in gerçek tanıkları asla bir kenara atılmaz. Allah onları sağlıkta ve hastalıkta, hayatta ve ölümde, halen kullanır. Şeytan’ın şerriyle Mesih’in hizmetkârlarına zulmedil- diğinde, etkin çalışmaları engellendiğinde, hapse atıldıklarında ya da sürüklenerek darağacına veya kazığa götürüldüklerinde, bunlar gerçeğin daha büyük bir zafer kazanabilmesi için olmuştur. Bu sadık kişiler tanıklıklarını kanlarıyla mühürlediklerinde, daha önce şüphe ve kararsızlık içinde olan canlar Mesih’in imanına ikna olmuş ve O’nun için cesaretle ayağa kalkmışlardır. Şehitlerin küllerinden Allah için bereketli bir hasat fışkırmıştır. EI 402.2
Pavlus’un ve çalışma arkadaşlarının gayretleri ve sadakatleri, tıpkı Hristiyanlığa dönen bu mühtedilerin imanları ve itaatleri gibi, son derece zorlu şartlarda, Mesih’in hizmetkârının tembelliğini ve imansızlığını azarlamaktadır. Elçi ve çalışmasında ona yardımcı olanlar Nero’nun hizmetkârlarını tövbeye ve Mesih’e imana çağırmanın boşuna olduğunu iddia edebilirlerdi, zira bu kişiler zorlu ayartılara maruz kalıyorlardı, etrafları korkunç engellerle çevriliydi ve sert bir düşmanlık görüyorlardı. Onlar gerçeğe ikna edilebilseler bile, nasıl itaat edebilirlerdi? Fakat Pavlus böyle düşünmedi; imanla bu canlara müjdeyi sundu, ve dinleyenler arasında ne pahasına olursa olsun itaat etmeye karar verenler oldu. Engellere ve tehlikelere bakmadan, ışığı kabul edecekler ve kendi ışıklarının başkalarına yansımasına yardımcı olması için Allah’a güveneceklerdi. EI 402.3
Sezar’ın ev halkından gerçeğe mühtediler kazanılmakla kalınmadı, bunlar ihtida ettikten sonra o evde kalmaya devam ettiler. Çevreleri artık kendilerine uygun olmadığı için görev yerlerini terk etmekte serbest olduklarını düşünmediler. Gerçek onları orada bulmuştu ve orada kaldılar, değişen yaşamları ve karakterleri ile yeni imanın dönüştürücü gücüne tanıklıkta bulundular. EI 403.1
İçinde bulunduğu şartları Mesih için tanıklıkta buluna- mamanın mazereti yapmak isteyen kimseler var mı? Onlar, Sezar’ın ev halkından olan öğrencilerin durumlarını -imparatorun ahlâksızlığını, sarayın sefahatini- düşünsünler. Bu mühtedilerin kendilerini içinde buldukları şartlardan daha ziyade dinsel hayat için uygunsuz ve daha büyük fedakârlığa ya da düşmanlığa yol açan koşulları hayal bile edemeyiz. Ancak onlar zorlukların ve tehlikelerin arasında, sadakatlerini korudular. Aşılmaz gibi görünen engeller yüzünden, Hristiyan kendisini İsa’daki gerçeğe uymaktan muaf tutmaya çalışabilir; fakat araştırmaya dayanabilecek hiçbir mazeret sunamaz. Bunu yapabilecek olsa, Allah’ın, kendi çocukları için uyamayacakları kurtuluş şartları koymasından ötürü, adaletsiz olduğunu ortaya koymuş olurdu. EI 403.2
Kalbi Allah’a hizmet etmeye kararlı olan kişi, O’na tanıklıkta bulunmak için fırsat bulacaktır. Öncelikle Allah’ın krallığını ve O’nun doğruluğunu aramayı2Bkz. M atta 6:33. kafasına koymuş olan kişiyi engellemek için zorluklar yetersiz kalacaktır. Dua ve sözün çalışılması yoluyla elde edilen güç ile, erdemi arayacak ve kötülüğü terk edecektir. İmanlı, günahkârların kendisine yönelttiği aykırılıklara katlanan, imanın Yaratıcısı3Bkz. İbraniler 12:2. ve Tamamlayıcısı3 olan İsa’ya bakarak, aşağılamalara ve alaylara gönüllü olarak göğüs gerecektir. Ve sözü gerçek olan Kişi tarafından, her koşul için yeterli olan yardım ve lütuf vaat edilmiştir. O’nun sonsuza dek kalıcı kolları, yardım için kendisine dönen canı çevreler. O’nun gözetiminde iken, “Sana güvenirim korktuğum zaman” diyerek, güvenle dinlenebiliriz (Mezmur 56:3). Allah, O’na güvenen herkes için, vaadini yerine getirecektir. EI 403.3
Kurtarıcı, kendi örnekliğiyle izleyicilerinin dünyada ola-bileceklerini, fakat dünyadan olmayacaklarını göstermiştir. O, dünyanın aldatıcı zevklerinden pay almaya, geleneklerinin etkisi altında kalmaya ve uygulamalarını izlemeye değil, Babası’nın isteğini yaparak, kaybolanı aramaya ve kurtarmaya gelmiştir. Hristiyan, önünde bu hedefle, her tür koşul altında kirlenmeden ayakta durabilir. Toplumsal konumu veya içinde bulunduğu şartlar, ister yüksek ister alçak olsun, görevini sadakatle yerine getirerek gerçek dinin gücünü sergileyecektir. EI 404.1
Hristiyan karakteri, denenmeden özgür olarak değil, denenmenin ortasında gelişir. Ters cevaplara ve düşmanlığa maruz kalmak, Mesih’in izleyicisini daha uyanık olmaya ve kudretli Yardımcı’ya daha samimi bir şekilde dua etmeye yöneltir. Allah’ın lütfuyla göğüs gerilen sert denemeler, sabrı, uyanıklığı, metaneti ve Allah’a derin ve kalıcı bir itimadı geliştirir. İzleyicilerinin sıkıntı çekerek güçlü olmalarını; teslim olarak zafer kazanmalarını; bütün gün öldürülerek, yine de yaşamalarını; çarmıhı taşıyarak yücelik tacını kazanmalarını sağlaması, Hristiyan imanının zaferidir. EI 404.2