Pavlus mahkeme için imparator Nero’nun huzuruna çıkması için çağrıldığında, önündeki ihtimalin ölüm cezası olduğu neredeyse kesindi. İtham edildiği suçun ciddi niteliği ve Hristiyanlara karşı hüküm süren düşmanlık, lehte bir karar çıkması umudu için çok az zemin bırakıyordu. EI 425.1
Grekler ve Romalılar arasında, suçlanan bir kişinin mahkemeler önünde kendisi adına savunma yapması için bir avukat tutmasına izin vermek gelenektendi. Böyle bir avukat tezlerinin gücüyle, coşkun belagatiyle, ya da ricalar, dualar ve göz- yaşlarıyla, çoğunlukla tutuklunun lehinde karar aldırabilir ya da bunu başaramadığında hükmün sertliğini azaltabilirdi. Fakat Pavlus Nero’nun huzuruna getirildiğinde, hiç kimse onun danışmanı ya da avukatı olmaya cüret edemedi; hatta kendisine yöneltilen suçlamaları veya kendisini savunmak için öne sürdüğü tezleri kayda alıp koruyacak bir dostu bile yakınında yoktu. Roma'daki Hristiyanlar arasında, o denenme saatinde ileri çıkıp onun yanında duran bir kişi bile yoktu. EI 425.2
Olaya dair tek güvenilir kayıt, Pavlus’un kendisi tarafından Timoteos’a yazdığı ikinci mektubunda verilmektedir. Elçi, “İlk savunmamda benden yana çıkan olmadı” yazdı, “hepsi beni terk etti. Bunun hesabı onlardan sorulmasın. Ama Tanrı bildirisi aracılığımla tam olarak açıklansın, bütün uluslar bunu duysun diye Rab yardımıma gelip beni güçlendirdi. Aslanın ağzından böyle kurtuldum!” (2. Timoteos 4:16, 17). EI 425.3
Pavlus Nero’nun huzurunda - ne kadar çarpıcı bir tezat! Allah adamının inancını savunmak üzere huzurunda durduğu kibirli hükümdar, dünyasal gücün, yetkinin ve zenginliğin zirvesine ulaşmış, ayrıca suç ve kötülüğün en derin çukurlarına inmişti. Güçte ve azamette rakipsizdi. Yetkisini sorgulayacak, iradesine karşı çıkacak hiç kimse yoktu. Krallar taçlarını onun ayakları dibine bırakıyorlardı. Kudretli ordular onun emriyle yürüyüşe geçiyordu, donanmalarının bayrakları zafere işaret ediyordu. Mahkemelerde heykeli dikilmişti, senatörlerin yürürlüğe koyduğu yasalar ile hakimlerin kararları onun isteğinin yankısından başka bir şey değildi. Milyonlarca kişi onun emirlerine itaatle baş eğiyordu. Nero adı dünyayı titretiyordu. Onun hoşnutsuzluğuna uğramak demek, mallarını, özgürlüğünü, hayatını kaybetmek demekti; onun kaş çatmasından öldürücü salgın hastalıklardan daha çok korkuluyordu. EI 426.1
Parası olmayan, dostları olmayan, yardımcısı olmayan yaşlı tutuklu, Nero’nun huzurunda duruyordu - imparatorun yüzü, içinde hiddetle köpüren ihtirasların utanç verici kaydını yansıtıyordu; sanığın yüzü ise Allah’la barış içindeki bir kalbi ifade ediyordu. Pavlus’un deneyimi fakirlik, özveri ve ızdırap olmuştu. Düşmanlarının sürekli olarak çarpıtmalarla, suçlamalarla ve suistimallerle kendisini yıldırmaya çalışmalarına rağmen, çarmıhın bayrağını korkusuzca yükseltmişti. Efendisi gibi o da evsiz bir gezgin olmuştu, ve yine O’nun gibi, insanlığı bereketlemek üzere yaşamıştı. Kaprisli, ihtiraslı ve şehvet düşkünü bir zorba olan Nero, Allah’ın bu oğlunun karakterini ve güdülerini nasıl anlayabilir ya da takdir edebilirdi ki? EI 426.2
Geniş salonda, meydana gelecek olan her şeyi görmek ve duymak için dalgalanan ve öne doğru baskı yapan hevesli ve sabırsız bir kalabalık toplanmıştı. Üst sınıflar ve alt sınıflar oradaydı, zenginler ve fakirler, eğitimliler ve cahiller, gurur- lular ve alçakgönüllüler, hepsi birbiri gibi hayat ve kurtuluş yolunun bilgisinden yoksundu. EI 426.3
Yahudiler Pavlus’a eski kışkırtıcılık ve sapkınlık suçlamalarını yönelttiler ve hem Yahudiler hem de Romalılar, onu kentin yakılmasını teşvik etmekle suçladılar. Kendisine bu suçlamalar yöneltilirken, Pavlus dinginliğini aralıksız olarak korudu. Halk ve yargıçlar ona şaşkınlıkla baktılar. Pek çok davada bulunmuşlar ve pek çok suçlunun yüzüne bakmışlardı, fakat karşılarındaki tutuklunun göründüğü gibi böylesi kutsal bir sükûnet içinde görünen hiçbir insan görmemişlerdi. Yargıçların tutukluların yüz ifadelerini okumaya alışmış zeki gözleri, Pavlus’un yüzünde boş yere bir suç belirtisi aradılar. Kendisini savunmak için konuşmasına izin verildiğinde, herkes şiddetli bir ilgiyle dinledi. EI 427.1
Pavlus bir kez daha hayret içindeki bir kalabalığın önünde çarmıhın bayrağını yüceltme fırsatı bulmuştur. Karşısında bulunan Yahudilerden, Greklerden, Romalılardan ve pek çok ülkeden gelen yabancılardan oluşan kalabalığa baktığında, canı onların kurtuluşu için yoğun bir arzuyla çalkalanır. İçinde bulunduğu ortamı, kendisini kuşatan tehlikeleri, çok yakın gözüken korkunç akıbeti gözden kaybeder. Yalnızca Allah’ın huzurunda günahkâr insan yararına aracılık etmekte olan İsa’yı, Arabulucu’yu görür. İnsanî belagat ve kudretin üzerinde bir güçle, Pavlus müjdenin gerçeklerini ortaya koyar. Dinleyicilerinin dikkatini düşkün insan nesli için verilen kurbana çeker. İnsanın kurtuluşu için sınırsız bir bedel ödendiğini beyan eder. Ona Allah’ın tahtını paylaşma imkânı verilmiştir. Melek haberciler aracılığıyla yeryüzü ile gök arasında bağlantı kurulmuş ve insanların tüm işleri, ister iyi ister kötü olsun, Sınırsız Adalet’in gözleri önünde açılmıştır. EI 427.2
Gerçeğin savunucusu böyle savunma yapar. İmansızların arasındaki imanlı, sadakatsizlerin arasındaki sadık, Allah’ın temsilcisi olarak durur ve sesi gökten gelen bir ses gibidir. Sözlerinde ya da görünüşünde korku, üzüntü ve cesaretsizlik yoktur. Masum oluşunun bilinciyle güçlü, gerçeğin tam teçhizatıyla donatılmış olarak, Allah’ın bir oğlu olduğuna sevinmektedir. Sözleri, savaşın gürültüsünü bastıran bir zafer çığlığıdır. Hayatını adamış olduğu davanın, hiçbir zaman başarısızlığa uğramayacak olan tek dava olduğunu beyan eder. Kendisi yok olsa da, müjde yok olmayacaktır. Allah yaşamaktadır, ve O’nun gerçeği galip gelecektir. EI 427.3
O gün ona bakanların pek çoğu, “yüzünün bir melek yüzüne benzediğini gördüler” (Elçilerin İşleri 6:15). EI 428.1
O topluluk daha önce hiç böyle sözler dinlememişti. Bu sözler, en katı olanların dahi kalplerinde titreşen bir tele dokundular. Gerçek, net ve ikna edici bir şekilde, yanılgıyı devirdi. Pek çok kişinin zihnine ışık yansıdı, bunlar sonradan ışığın huzmelerini memnuniyetle izlediler. O gün konuşulan gerçekler ulusları sarsacak ve tüm zaman boyunca yaşayacak, onları dile getiren dudaklar şehidin mezarına girerek sustuktan sonra da insanların kalplerini etkilemeye devam edeceklerdi. EI 428.2
Nero daha önce gerçeği hiç bu olayda duyduğu gibi duymamıştı. Kendi hayatının muazzam suçu kendisine hiç böyle açıklanmamıştı. Göğün ışığı canındaki günahtan kirlenmiş bölmeleri delip geçti ve kendisinin, dünyanın hükümdarının, sonunda karşısına çıkarılacağı ve eylemlerine haklı karşılığının verileceği mahkemeyi düşünerek korkuyla titredi. Elçinin Tanrısı’ndan korktu ve kendisine karşı hiçbir suçlamanın des- teklenemediği Pavlus’u mahkûm etmeye cüret edemedi. Huşu duygusu kana susamış ruhunu bir süreliğine engelledi. EI 428.3
Bir anlığına gök, suçlu ve sert yürekli Nero’ya açıldı ve onun huzuruyla paklığı çekici göründü. O an, merhamet daveti ona dahi uzatıldı. Fakat bağışlama düşüncesi ancak bir an için kabul görebildi. Sonra Pavlus’un zindanına geri götürülmesi emri verildi; ve Allah’ın habercisinin üzerine kapı kapatıldığında, tövbe kapısı Roma imparatoruna karşı sonsuza dek kapatıldı. Bir daha göğün hiçbir ışığı onu kuşatan karanlıktan içeri işlemeyecekti. Çok geçmeden Allah’ın cezalandırıcı yargısına uğrayacaktı. EI 428.4
Bu olayın üzerinden kısa bir süre sonra, Nero gemiyle Yunanistan’a kötü şöhretli yolculuğunu yaptı, burada aşağılık ve rezil uçarılıklar işleyerek kendisini ve krallığını küçük düşürecekti. Büyük bir debdebe ile Roma’ya dönerek, etrafını saray erkanıyla çevreledi ve iğrenç sefahat eylemleriyle meşgul oldu. Bu sefahatin ortasında, sokaklarda kargaşa sesi duyuldu. Nedenini öğrenmek için gönderilen haberci korkunç bir haberle geri döndü: bir ordunun başındaki Galba Roma’ya doğru hızla yürüyüşe geçmişti, kentte şimdiden isyan patlak vermiş, sokaklar kızgın bir kalabalıkla dolmuştu, imparatoru ve tüm destekçilerini ölümle tehdit eden bu kalabalık hızla saraya yaklaşıyordu. EI 429.1
Bu tehlike anında, Nero’nun imanlı Pavlus gibi güveneceği kudretli ve merhametli bir Tanrısı yoktu. Kalabalığın ellerinden görmeye zorlanacağı eziyetten ve muhtemel işkenceden korkan sefil zorba, hayatına kendi eliyle son vermeyi düşündü, fakat kritik dakikada cesareti kırıldı. Tamamen adamsız kalmış bir halde, rezil bir şekilde kentten kaçtı ve birkaç kilometre ötedeki bir kır evinde sığınak aradı, fakat bunun hiçbir yararı yoktu. Saklanma yeri kısa sürede bulundu, ve izini süren atlılar yaklaştığında bir köleyi yardımına çağırarak kendisine ölümcül bir yara verdirdi. Böylece zorba Nero, henüz otuz iki yaşındayken can verdi. EI 429.2