[Bu bölüm, Elçilerin İşleri 9:1-18 ayetlerine dayanmaktadır.]
Müjdenin duyurulmasındaki başarıdan öfkelenerek harekete geçen Yahudi önderler arasında öne çıkan birisi, Tarsuslu Saul’du. Doğuştan Roma vatandaşı olan Saul, yine de Yahudi soyundandı ve Yeruşalim’de seçkin hahamlar tarafından eğitilmişti. “İsrail soyundan, Benyamin oymağından” olan Saul, “özbeöz İbrani’y[di]. Kutsal Yasa’ya bağlılık derseniz, Ferisi’y[di]. Gayret derseniz, kiliseye zulmeden biriy[di]. Yasa’ya dayanan doğruluk derseniz, kusursuz[du]” (Filipililer 3:5, 6). Hahamlar tarafından büyük umut vaat eden genç bir adam olarak görülüyordu, ve bu adamın kadim imanın yetenekli ve gayretli bir savunucusu olacağına dair büyük ümitler besleniyordu. Sanhedrin heyetinde üyeliğe yükseltilmesi onu güçlü bir konuma yerleştirmişti. EI 97.1
Saul İstefanos’un yargılanmasında ve mahkûm edilmesinde önemli bir rol oynamıştı ve Allah’ın şehitle birlikte olduğuna dair çarpıcı kanıtlar, Saul’un İsa’nın izleyicilerine karşı sürdürdüğü davanın haklılığından şüphe etmesine neden olmuştu. Zihni derinden etkilenmişti. Aklı karışarak, bilgeliğine ve muhakeme gücüne tamamen güvendiği kişilere başvurdu. Rahiplerin ve yöneticilerin tezleri sonunda onu İstefanos’un kâfir olduğuna, şehit edilen öğrencinin vaaz ettiği Mesih’in sahtekâr olduğuna ve kutsal görevde hizmet edenlerin haklı olmaları gerektiğine ikna etti. EI 97.2
Saul bu sonuca varmakta az zorlanmadı. Fakat sonunda eğitimi ve önyargıları, eski öğretmenlerine olan saygısı ve popülerlikten kaynaklanan gururu onu vicdanın sesine ve Allah’ın lütfuna isyan etmeye yönlendirdi. Ve Saul, rahipler ile yazıcıların haklı olduğuna kesin karar vererek, İsa’nın öğrencileri tarafından öğretilen doktrinlere karşıtlığında son derece sertleşti. Kutsal insanların, sırf İsa’ya olan imanlarından ötürü, kimilerinin hapse, kimilerininse ölüme mahkûm edildiği mahkemelere sürüklenmesindeki etkinliği, yeni kurulan kiliseye üzüntü ve kasvet getirdi, ve pek çoklarının güvenliği kaçışta aramasına neden oldu. EI 98.1
Bu zulüm nedeniyle Yeruşalim’den sürülenler “Söz’ü, ilân ederek her tarafa gittiler” (Elçilerin İşleri 8:4 [Kİ]). Gittikleri kentlerden biri, yeni imanın pek çok mühtedi kazandığı Şam’dı. EI 98.2
Rahipler ile yöneticiler, uyanık hareketle ve sert zulümle sapkınlığın bastırılabileceğini ummuşlardı. Şimdi ise yeni öğretiye karşı Yeruşalim’de alınan önlemleri başka yerlere de götürmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Şam’da yapmayı istedikleri özel çalışma için, Saul kendi hizmetlerini teklif etti. “Rab’bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm soluyordu. Başkâhine gitti, Şam’daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa’nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim’e getirmek niyetindeydi.” Böylece, “başkâhinlerden aldı[ğı] yetki ve görevle” (Elçilerin İşleri 26:12), Tarsuslu Saul’un, gençliğin gücü ve zindeliği ile ve yanılgılı bir gayretle harekete geçirilerek başladığı bu unutulmaz yolculuğunda yaşayacağı tuhaf olaylar tüm hayatının akışını değiştirecekti. EI 98.3
Yolculuğun son gününde, “öğlende,” yorgun yolcular Şam’a yaklaşırlarken, çevredeki dağlardan gelen soğuk akarsuların suladığı bereketli toprakların, güzel bahçelerin ve verimli meyveliklerin göz alabildiğine uzandığı bir manzarayla karşılaştılar. Issız çöllerde geçen uzun bir yolculuktan sonra, böyle manzaralar gerçekten de ferahlatıcıydı. Saul, yoldaşlarıyla birlikte, aşağıdaki verimli ovaya ve güzel kente hayranlıkla bakarken, “birdenbire,” daha sonra söylediği gibi “gökten gelip benim ve yol arkadaşlarımın çevresini aydınlatan, güneşten daha parlak bir ışık” parladı (Elçilerin İşleri 26:13), öyle ki, ölümlü gözlerin dayanamayacağı kadar görkemliydi. Gözleri kör olan ve şaşkınlığa uğrayan Saul, secde ederek yere düştü. EI 98.4
Işık çevrelerinde parlamaya devam ederken, Saul “bir sesin... İbrani dilinde” (Elçilerin İşleri 26:14) “kendisine, ‘Saul, Saul, neden bana işkence ediyorsun’ dediğini işitti. O da, ‘Sen kimsin, Ya Rab?’ dedi. Ve Rab dedi: ‘Ben senin işkence ettiğin İsa’yım; senin için üvendireye karşı tepmek zordur” (Kİ). EI 99.1
Korkuyla dolan ve ışığın şiddetinden neredeyse kör olan Saul’un beraberindekiler, bir ses duydular fakat hiç kimseyi görmediler. Ancak Saul konuşulan sözleri anladı ve konuşan Kişi ona açıkça bildirildi - Allah’ın Oğlu. Önünde duran görkemli Varlık’ta, Çarmıha Gerilen Kişi’yi gördü. Çarpılmış Ya- hudinin canı üzerine, Kurtarıcı’nın çehresinin sureti sonsuza dek kazındı. Konuşulan sözler, dehşet verici bir güçle kalbinin derinliklerine işledi. Zihninin karanlık odalarına bir ışık seli akarak, eski hayatının cehaletini ve yanılgısını ve Kutsal Ruh’un aydınlatışına şu anda duyduğu ihtiyacı gösterdi. EI 99.2
Saul şimdi, İsa’nın izleyicilerine zulmettiğinde, gerçekte Şeytan’ın işini yapmakta olduğunu anladı. Doğruya ve kendi görevine ilişkin kanaatlerinin, çoğunlukla rahipler ile yöneticilere olan tam itimadına dayalı olduğunu gördü. Kendisine diriliş öyküsünün öğrencilerin ustalıklı bir uydurması olduğunu söyledikleri zaman onlara inanmıştı. Şimdi İsa’nın kendisi gözü önünde ortaya çıktığında, Saul öğrencilerin ileri sürdüğü iddiaların doğruluğuna ikna oldu. EI 99.3
O göksel aydınlanma saatinde, Saul’un zihni olağanüstü bir hızla çalıştı. Kutsal Yazı’nın peygamberlik kayıtları anla yışına açıldı. İsa’nın Yahudilerce reddedilişinin, çarmıha ge-rilişinin, dirilişinin ve yükselişinin peygamberler tarafından önceden bildirildiğini ve O’nun vaat edilen Mesih olduğunu kanıtladığını gördü. İstefanos’un şehit olmadan önce verdiği vaaz etkili bir şekilde Saul’un zihnine getirildi, ve şehidin “Bakın... göklerin açıldığını ve İnsanoğlu’nun Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum” dediğinde gerçekten de “Tanrı’nın görkemini” gördüğünü fark etti (Elçilerin İşleri 7:55, 56). Rahipler bu sözlerin küfür olduğunu duyurmuşlardı, fakat Saul artık bunların gerçek olduğunu biliyordu. EI 99.4
Tüm bunlar zulmedici için ne büyük bir bildiriydi! Saul artık vaat edilen Mesih’in bu dünyaya Nasıralı İsa olarak geldiğini ve kurtarmaya geldiği kişiler tarafından reddedilerek çarmıha gerildiğini kesin olarak biliyordu. Ayrıca Kurtarıcı’nın mezardan zaferle dirildiğini ve göğe yükseldiğini de biliyordu. O ilahî vahiy anında, Saul, çarmıha gerilen ve dirilen Kurtarıcı’ya tanıklık eden İstefanos’un kendi buyruğuyla kurban edildiğini, ve daha sonra İsa’nın pek çok değerli izleyicisinin, kendi aracılığıyla, zalim eziyetle gelen ölümlerini dehşet içinde hatırladı. EI 100.1
Kurtarıcı, net mantığı çürütülemez olan İstefanos’un aracılığıyla Saul’a konuşmuştu. Tahsilli Yahudi, şehidin yüzünün Mesih’in görkemini yansıttığını görmüştü - “melek yüzüne” benziyordu (Elçilerin İşleri 6:15). İstefanos’un düşmanlarına karşı müsamahasına ve onları affedişine tanık olmuştu. İşkence ve sıkıntı görmelerine neden olduğu pek çoklarının gösterdiği metanete ve sevinçli boyun eğişe de tanık olmuştu. Hatta bazılarının imanları uğruna sevinerek canlarını verdiklerini görmüştü. EI 100.2
Tüm bu şeyler Saul’a yüksek sesle seslenmişler ve zaman zaman zihninde İsa’nın vaat edilen Mesih olduğuna dair neredeyse ezici bir kanaat bırakmışlardı. Böyle zamanlarda geceler boyu bu kanaate karşı mücadele etmiş ve her defasında İsa’nın Mesih olmadığı ve O’nun izleyicilerinin aldatılmış bağnazlar olduğu yönündeki inancını ikrar ederek konuyu kapatmıştı. EI 100.3
Şimdi Mesih kendi sesiyle Saul’a konuşarak, “Saul, Saul, neden bana işkence ediyorsun?” demişti. “Sen kimsin, ya Rab?” sorusu da, aynı ses tarafından cevaplanmıştı: “Ben senin işkence ettiğin İsa’yım.” Mesih burada kendisini halkıyla özdeşleştiriyor. Saul, İsa’nın izleyicilerine zulmettiğinde, doğrudan göğün Rabbi’ne saldırmıştı. Onları haksız yere suçlayarak ve aleyhlerinde tanıklık ederek, dünyanın Kurtarıcısı’nı haksız yere suçlamış ve aleyhinde tanıklık etmişti. EI 101.1
Saul’un zihninde, kendisiyle konuşan Kişi’nin uzun zamandır beklenen Mesih, İsrail’in Tesellisi ve Kurtarıcısı olan Nasıralı İsa olduğuna dair hiçbir şüphe uyanmamıştı. “Titreyip şaşırarak, ‘Ya Rab, benim ne yapmamı istiyorsun’ ” diye sordu. “Ve Rab ona ‘Ayağa kalk ve şehre gir ve ne yapman gerektiği sana söylenecektir’ dedi.” EI 101.2
Görkem onlardan çekildiğinde, ve Saul yerden kalktığında, kendisini görme yetisini tamamen kaybetmiş bir halde buldu. Mesih’in görkeminin parlaklığı ölümlü gözleri için fazla yoğundu; ve gözünün önünden alındığında, gecenin karanlığı görüşünü kapladı. Bu körlüğün, İsa’nın izleyicilerine acımasızca zulmet-mesinden dolayı Allah’tan bir ceza olduğuna inanıyordu. Kokunç bir karanlık içinde yolunu el yordamıyla aradı, korku ve hayret içindeki yoldaşları ise “kendisini elinden tutup Şam’a götürdüler.” EI 101.3
O olaylı günün sabahında, Saul içinde başrahibin kendisine verdiği güvenden kaynaklanan kendini beğenmişlik duygularıyla Şam’a yaklaşmıştı. Kendisine büyük sorumluluklar verilmişti. Yeni imanın Şam’daki yayılışını mümkünse kontrol ederek, Yahudi dininin faydasına çalışmakla görevlendirilmişti. Görevinde başarılı olmaya kararlıydı ve önünde olduğunu umduğu tecrübeleri sabırsızlıkla bekliyordu. EI 101.4
Fakat kente girişi beklentilerinden ne kadar da farklıydı! Körlükten muzdarip, çaresiz, pişmanlığıyla işkence acısı çeken, kendisini gelecekte ne gibi bir yargının beklediğini bilmez bir halde, Yahuda adlı öğrencinin evini arayıp buldu; burada, yalnız başına, tefekkür ve dua etmek için bol fırsatı oldu. EI 101.5
Saul üç gün boyunca “görmez olup ne yedi ne de içti” (Kİ). Bu can ızdırabı günleri ona yıllar gibi geldi. Tekrar tekrar, sıkıntılı bir ruhla, İstefanos’un şehit edilişinde oynadığı rolü hatırladı. İstefanos’un yüzünün göğün parlaklığıyla aydınlandığında bile kendisinin rahipler ile yöneticilerin kötülüğü ve önyargısı tarafından yönetilmeye izin vermesindeki suçunu korku içinde düşündü. Üzüntüyle ve kırılmış bir ruhla, kaç kez en çarpıcı kanıtlara gözlerini ve kulaklarını kapadığını ve Nasıralı İsa’ya iman edenlere karşı zulmü acımasızca teşvik ettiğini saydı. EI 102.1
Bu kendini yakından inceleme ve kalbini alçaltma günleri, yalnız bir inzivada geçti. Saul’un Şam’a gelmekteki amacı hakkında uyarılan imanlılar, kendilerini daha kolay kandıra- bilmek için rol yapıyor olabileceğinden korktular; ve ona yakınlık göstermeyi reddederek kendilerini uzak tuttular. Onun, daha önceden imanlılara zulmetmekte birlik olmayı planladığı, ihtida etmemiş olan Yahudilere yaklaşmak gibi bir arzusu yoktu; zira onların kendi hikâyesini dinlemeye dahi yanaşmayacaklarını biliyordu. Böylece, tüm insanî yakınlıktan soyutlanmış gibi görünüyordu. Onun tek umudu merhametli bir Allah’taydı, ve kırık bir kalple O’na yalvardı. EI 102.2
Saul, Allah’la başbaşa kaldığı uzun saatlerde, Kutsal Yazı’nın Mesih’in ilk gelişine atıfta bulunan pek çok bölümünü hatırladı. Zihnini sarmış olan kanaat sayesinde keskinleşen hafızasıyla, tarih boyunca gelen peygamberlik sözlerini dikkatle inceledi. Bu peygamberlik sözlerinin anlamı üzerinde düşünürken, önceki anlayış körlüğüne ve Yahudilerin onları İsa’yı vaat edilen Mesih olarak kabul etmemeye yönlendiren genel körlüğüne hayret etti. Aydınlanan görüşüne şimdi her şey çok açık görünüyordu. Önceki önyargısının ve inançsızlığının ruhsal kavrayışını bulandırdığını ve kendisini Nasıralı İsa’yı peygamberlik sözlerinin bildirdiği Mesih olarak tanımaktan alıkoyduğunu anladı. EI 102.3
Saul kendisini Kutsal Ruh’un ikna edici gücüne tamamen teslim ettiğinde, hayatındaki hataları gördü ve Allah’ın yasasının geniş kapsamlı taleplerinin farkına vardı. Önceden iyi işleriyle aklandığına emin olan gururlu bir Ferisi olan kişi, şimdi Allah’ın önünde küçük bir çocuğun alçakgönüllülüğü ve basitliği ile eğiliyor, kendi değersizliğini itiraf ederek, çarmıha gerilmiş ve dirilmiş olan Kurtarıcı’nın erdemlerini talep ediyordu. Saul, Baba ve Oğul’la tam bir uyum ve birlik içinde olmayı arzuluyordu; bağışlanma ve kabul edilme arzusunun yoğunluğu içinde, lütuf tahtına coşkun dualar sundu. EI 102.4
Tövbekâr Ferisinin duaları boşuna değildi. Kalbinin derin-liklerindeki düşünceler ve duygular lütufla dönüştürülmüştü; asalet yetileri ise Allah’ın ebedî amaçlarıyla uyumlu hale getirilmişti. Mesih ve O’nun doğruluğu, Saul için tüm dünyadan daha önemli hale gelmişti. EI 103.1
Saul’un ihtidası, Kutsal Ruh’un insanları günaha dair ikna etmekteki mucizevi gücüne çarpıcı bir kanıt sunmaktadır. Gerçekten Nasıralı İsa’nın Allah’ın yasasına saygısızlıkta bulunduğuna ve öğrencilerine artık yürürlükten kalktığını öğrettiğine inanmıştı. Fakat Saul ihtida etmesinden sonra, İsa’nın bu dünyaya özellikle Babası’nın yasasını savunma amacıyla gelmiş olan kişi olduğunu anladı. İsa’nın tüm Yahudi kurbanlık sisteminin yaratıcısı olduğuna ikna oldu. Çarmıhta örneğin aslıyla buluştuğunu, İsa’nın İsrail’in Kurtarıcısı’na ilişkin Eski Ahit peygamberlik sözlerini yerine getirdiğini gördü. EI 103.2
Saul’un ihtidasının kaydında, bize her zaman aklımızda tutmamız gereken önemli ilkeler verilmiştir. Saul doğrudan Mesih’in huzuruna götürülmüştü. O, Mesih’in çok önemli bir işe koymayı amaçladığı kişi, O’na “seçilmiş bir araç” olacak kişiydi; fakat Rab kendisine atanan görevi ona hemen söylemedi. Onu yolunda yakaladı ve günaha dair ikna etti; fakat Saul “Benim ne yapmamı istiyorsun” diye sorduğunda, Kurtarıcı sorgulayan Yahudi’yi, kendisiyle ilgili Allah’ın isteğini öğrenmek üzere, Allah’ın kilisesiyle bağlantıya geçirdi. EI 103.3
Saul’un karanlığını aydınlatan harika ışık Rabb’in işiydi; fakat onun için öğrenciler tarafından yapılması gereken bir iş daha vardı. Mesih ifşa ve ikna işini gerçekleştirmişti; şimdi tövbekâr kişi, Allah’ın gerçeğini öğretmek üzere atadığı kişilerden öğrenebilecek durumdaydı. EI 103.4
Saul Yahuda’nın evinde inzivada duaya ve niyaza devam ederken, Rab bir görümde “Şam’da Hananya adında bir [öğrenciye]” görünerek, ona Tarsus’lu Saul’un dua ettiğini ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Göksel elçi “Kalk” dedi, “Doğru Sokak denilen sokağa git ve Yahuda’nın evinde Saul adında Tarsuslu birini sor. Şu anda orada dua ediyor. Görümünde yanına Hananya adlı birinin geldiğini ve gözlerini açmak için ellerini kendisinin üzerine koyduğunu görmüştür.” Hananya, meleğin sözlerine zorlukla inanabildi; zira Saul’un Yeruşalim’de kutsallara ettiği şiddetli zulmün haberleri dört bir yana yayılmıştı. İtiraz etmeye yeltendi: “Ya Rab, birçoklarının bu adam hakkında neler anlattıklarını duydum. Yeruşalim’de Senin kutsallarına nice kötülük yapmış! Burada da senin adını anan herkesi tutuklamak için başkâhinlerden yetki almıştır.” Fakat emir kesindi: “Git.. ! Bu adam, benim adımı öteki uluslara, krallara ve İsrailoğulları’na duyurmak üzere seçilmiş bir aracımdır.” EI 104.1
Hananya, meleğin talimatına itaat ederek, daha kısa bir süre önce İsa’nın adına inanan herkese karşı tehditler solumuş olan adamı arayıp buldu; ve ellerini muzdarip tövbekârın başı üzerine koyarak şöyle dedi: “Saul kardeş... sen buraya gelirken yolda sana görünen Rab, yani İsa, gözlerin açılsın ve Kutsal Ruh’la dolasın diye beni yolladı.” EI 104.2
“O anda Saul’un gözlerinden balık pulunu andıran şeyler düştü. Saul yeniden görmeye başladı. Kalkıp vaftiz oldu.” Böylece İsa örgütlü kilisesinin yetkisini onayladı ve Saul’u yeryüzünde atadığı aracılarıyla bağlantıya geçirdi. Mesih’in şimdi yeryüzünde temsilcisi olan bir kilisesi vardı, ve tövbe eden günahkârı hayat yoluna döndürme görevi ona aitti. EI 104.3
Pek çok kişi, aldıkları ışık ve deneyimleri için yalnızca Mesih’e karşı sorumlu olduklarını, O’nun yeryüzündeki tanınan izleyicilerinden bağımsız olduklarını düşünür. İsa günahkârların dostudur, ve onların üzüntüleri O’nun kalbine dokunur. O hem gökte hem de yeryüzünde tüm kudrete sahiptir; fakat insanların aydınlatılması ve kurtuluşu için atadığı aracıya saygı gösterir; günahkârları, dünyaya bir ışık kanalı yaptığı kiliseye yönlendirir. EI 105.1
Saul, kör yanılgısının ve önyargısının içindeyken, zulmetmekte olduğu Mesih’in bildirimi kendisine verildiğinde, dünyanın ışığı olan kiliseyle doğrudan bağlantıya geçirilmişti. Bu durumda Hananya Mesih’i temsil etmektedir, ve aynı zamanda Mesih’in yerine hareket etmek için atanan, O’nun yeryüzündeki hizmetkârlarını temsil etmektedir. Mesih’in yerine Hananya, görebilmesi için Saul’un gözlerine dokunur. Mesih’in yerine ellerini onun üzerine koyar ve Mesih’in adıyla dua ederken, Saul Kutsal Ruh’u alır. Her şey Mesih’in adında ve O’nun yetkisiyle yapılmıştır. Mesih kaynaktır; kilise iletişim kanalıdır. EI 105.2