Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents

Geçmişten Sonsuzluğa - 2. Cilt

 - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    Bölüm 10—Sert bir Azar

    İlyas bir şiire için Kerit deresindeki dağlarda gizlendi. Orada kendisine aylarca yiyecek sağlandı. Daha sonra, süreğen kuraklık yüzünden dere kuruduğunda, Allah ona putperestlerin yaşadığı diyarda bir sığınak hazırladı. “Şimdi kalk git, Sayda yakınlarındaki Sarefat Kenti'ne yerleş” dedi, “Orada sana yiyecek sağlaması için dul bir kadına buyruk verdim.”2GS 75.1

    Bu kadın İsrailli değildi. Seçilmiş Allah halkının ayrıcalıklarına ve bereketlerine ortak olmamıştı. Buna rağmen, gerçek Allah'a inanıyor ve kendisine emanet edilen ışığa göre yaşamaya çalışıyordu. İlyas için İsrail'de güvenli bir yer kalmayınca Allah onu bu kadının evine sığınması için gönderdi.2GS 75.2

    Sarefat'a giden İlyas kentin kapısına varınca, orada dul bir kadının odun topladığını gördü. Kadına: “Bana içmek için biraz su verebilir misin?” dedi. Kadın su getirmeye giderken İlyas yine seslendi: “Lütfen bir parça da ekmek getir.”2GS 75.3

    Yoksulluğun vurduğu bu evde kıtlık hiikiim sürüyordu, elde avuçta hiçbir şey kalmamıştı. Dul kadının, yaşayan Allah'ın gereksinimlerini karşılayacağına dair imanının sonuna kadar sınandığı gün İlyas çıkageldi. Ancak bu korkunç darboğazda bile, son lokmasını kendisiyle paylaşmasını rica eden yabancıyı kırmayarak imanına tanıklık etti.2GS 75.4

    İlyas'ın yiyecek ve içecek ricasına dul kadın, “Senin Allahın yaşayan Rab'bin adıyla ant içerim, hiç ekmeğim yok” diye karşılık verdi, “Yalnız küpte bir avuç un, çömleğin dibinde de azıcık yağ var. Görüyorsun, bir iki parça odun topluyorum. Götürüp oğlumla kendim için bir şeyler hazırlayacağım. Belki de son yemeğimiz olacak, ölüp gideceğiz.” İlyas kadına, “Korkma, git yiyeceğini hazırla” dedi, “Yalnız önce bana küçük bir pide yapıp getir. Sonra oğlunla kendin için yaparsın. İsrail'in Allahı Rab diyor ki: Toprağa yağmur düşünceye dek küpten un, çömlekten yağ eksilmeyecek.'”2GS 75.5

    Bundan daha biiyiik bir iman sınavı verilemezdi. Dul kadın o güne dek biitiin yabancılara nazik ve konuksever bir tavırla karşılık vermişti. Ancak şimdi, kendisinin ve çocuğunun başına gelecekleri bildiği halde, İsrail'in Allahının her gereksinimi karşılayacağına iman ederek konukseverliğin sınırlarını sergiledi, İlyas'ın söylediklerini yaptı.2GS 75.6

    Bu Saydalı kadının Allah'ın peygamberine gösterdiği konukseverlik eşsizdi. İmanı ve cömertliği ödüllendirildi. Hep birlikte günlerce yiyip içtiler. Rab'bin İlyas aracılığıyla söylediği söz uyarınca, küpten un, çömlekten yağ eksilmedi.2GS 76.1

    Bir süre sonra ev sahibi dul kadının oğlu gittikçe ağırlaşan kötü bir hastalığa yakalandı, sonunda öldü. Kadın İlyas'a, “Ey Allah adamı, alıp veremediğimiz nedir?” dedi, “Günahlarımı Allah'a anımsatıp oğlumun ölümüne neden olmak için mi buraya geldin?”2GS 76.2

    İlyas, “Oğlunu bana ver” diyerek çocuğu kadının kucağından aldı, kendi kaldığı yukarı odaya çıkardı ve yatağına yatırdı. Sonra... çocuğun üzerine kapanıp Rab'be şöyle dua etti: “Ya Rab Allahım, bu çocuğa yeniden can ver.” Rab İlyas'ın yalvarışını duydu. Çocuk dirilip yeniden yaşama döndü.2GS 76.3

    İlyas çocuğu yukarı odadan indirip annesine verirken, “İşte oğlun yaşıyor!” dedi. Bunun üzerine kadın, “Şimdi anladım ki, sen Allah adamısın ve söylediğin söz gerçekten Rab'bin sözüdür” dedi.2GS 76.4

    Sarefat'lı dul son lokmasını İlyas'la paylaştı; bunun karşılığında hem kendisinin hem de oğlunun canı bağışlandı. Allah, denenme ve yoksunluk dönemlerinde muhtaç olanlara yardım edenlere büyük bereket vaat etmiştir. Allah değişmemiştir, gücü İlyas'ın günlerinden bu yana azalmamıştır. Kurtarıcımızın vaadi, o gün olduğu gibi bugün de geçerlidir: “Bir peygamberi, peygamber olduğu için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacak” (Matta 10:41).2GS 76.5

    “Konuksever olmaktan geri kalmayın. Çünkü bu sayede bazıları bilmeden melekleri konuk ettiler” (İbıaniler 13:2). Bu sözcükler, zaman içinde güçlerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir. Göksel Babamız çocuklarının yolunun üzerine her zaman gizli bereketler ve fırsatlar koyar. Bu fırsatları değerlendirenleri büyük sevinç bekler. “Açlar uğruna kendinizi feda eder, yoksulların gereksinimini karşılarsanız, ışığınız karanlıkta parlayacak, karanlığınız öğlen gibi ışıyacak. Rab her zaman size yol gösterecek, kurak topraklarda sizi doyurup güçlendirecek. İyi sulanmış bahçe gibi, tükenmez su kaynağı gibi olacaksınız” (Yeşaya 58:10,11).2GS 76.6

    Mesih bugün hizmetkarlarına şöyle diyor: “Sizi kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur.” Mesih'in adıyla yapılan hiçbir iyilik karşılıksız ve ödiilstiz kalmayacaktır. Mesih Allah'ın ev halkının en zayıf ve küçük üyelerini bile kapsama almaktadır: “Bu sıradan kişilerden herhangi birine, öğrencim olduğu için bir bardak soğuk su bile içiren, size doğrusunu söyleyeyim, ödülsiiz kalmayacaktır” (Matta 10:40,42).2GS 76.7

    İlyas kıtlığın ve kuraklığın hüküm sürdüğü uzun yıllar boyunca İsraillilerin yürekleri putperestlikten Allah'a dönsün diye dua etmişti. Rab'bin eli yıkıma uğrayan ülkenin üzerinde ağırlaşırken peygamber sabırla bekledi. Acıların ve yoksunlukların her yerde nasıl çoğaldığını gördükçe yüreği kederle kasılmıştı, Allah'ın gücünün çabucak reform yapmasını dilemişti. Ne var ki Allah, kendi tasarısını yürürlüğe koymuştu, hizmetkarının yapabileceği tek şey imanla dua etmek ve eyleme geçmek için gereken zamanın gelmesini beklemekti.2GS 77.1

    Ahav'ın günlerinde baskın çıkan sapkınlık, uzun yıllar süren kötülüğün sonucuydu. İsrail doğru yoldan her yıl adım adım çıktı. Birbirini izleyen kuşaklar, doğru yola girmeyi reddettiler. Halkın büyük çoğunluğu en sonunda karanlık güçlerin yönetimine teslim oldu.2GS 77.2

    İsrail'in Kral Davut'un yönetiminde En Yüce Olan'a sevinçle övgü ezgileri söylediği, günlük merhamet için tümüyle O'na bağımlı oldukları dönemin üzerinden bir yüzyıl geçmişti. O gün söyledikleri hayranlık sözlerine kulak verelim:2GS 77.3

    Ey bizi kurtaran Allah,
    Müthiş işler yaparak
    Doğruluğun uyarınca yanıt verirsin bize.
    Sen yeryüzünün dört bucağında,
    Uzak denizlerdekilerin umudusun;
    Dünyanın öbür ucunda yaşayanlar
    Korkuya kapılır senin belirtilerin karşısında.
    Doğudan batıya kadar insanlara Sevinç çığlıkları attırırsın.
    Toprağa bakar, çok verimli kılarsın,
    Onu zenginliğe boğarsın.
    Ey Allah, ırmakların suyla doludur,
    İnsanlara tahıl sağlarsın,
    2GS 77.4

    Çünkü sen toprağı şöyle hazırlarsın:
    Sabanın açtığı yarıkları bolca sular.
    Sırtlarını düzlersin.
    Yağmurla toprağı yumuşatır,
    Ürünlerine bereket katarsın.
    İyiliklerinle yılı taçlandırırsın,
    Arabalarının geçtiği yollardan bolluk akar,
    Kırların otlakları yeşillenir,
    Tepeler sevince bürünür,
    Çayırlar sürülerle bezenir,
    Vadiler tahılla örtünür,
    Sevinçten haykırır, ezgi söylerler (Mezmur 65:5, 8-13)
    2GS 78.1

    İsrail, Allah'ı yerin temellerini atan kişi olarak tanıyordu. İmanlarını dile getirirken şöyle ezgi söylüyorlardı:2GS 78.2

    Yeryüzünü temeller üzerine kurdun,
    Asla sarsılmasın diye.
    Engini ona bir giysi gibi giydirdin,
    Sular dağların üzerinde durdu.
    Sen kükreyince sular kaçtı,
    Göğü gürletince hemen çekildi.
    Dağları aşıp vadilere aktı,
    Onlar için belirlediğin yerlere doğru.
    Bir sınır koydun önlerine,
    Geçmesinler, gelip yeryüzünü bir daha kaplamasınlar diye (Mezmur 104:5-9)
    2GS 78.3

    Yerdeki, denizdeki ve gökyüzündeki unsurlar Allah'ın sınırsız gücüyle devam eder. Allah bu unsurları yaratıklarının mutluluğu için kullanır. “Rab ülkenize yağmuru zamanında yağdırmak ve bütün emeğinizi verimli kılmak için göklerdeki zengin hazinesini açacak. Birçok ulusa ödünç vereceksiniz; siz ödünç almayacaksınız” (Tesniye 28:12).2GS 78.4

    Vadilerde fışkırttığın pınarlar,
    Dağların arasından akar.
    Bütün kır hayvanlarını suvarır,
    Yaban eşeklerinin susuzluğunu giderirler.
    Kuşlar yanlarında yuva kurar,
    Dalların arasında ötüşürler.
    Gökteki evinden dağları sularsın,
    Yeryüzü işlerinin meyvesine doyar.
    Hayvanlar için ot,
    İnsanların yararı için bitkiler yetiştirirsin;
    İnsanlar ekmeğini topraktan çıkarsın diye,
    Yüreklerini sevindiren şarabı,
    Yüzlerini güldüren zeytinyağını,
    Güçlerini arttıran ekmeği hep sen verirsin.

    Ya Rab, ne çok eserin var!
    Hepsini bilgece yaptın;
    Yeryüzü yarattıklarınla dolu.
    İşte uçsuz bucaksız denizler,
    İçinde kaynaşan sayısız canlılar,
    Büyük küçük yaratıklar.
    Orada gemiler dolaşır,
    İçinde oynaşsın diye yarattığın Livyatan da orada.
    Hepsi seni bekliyor,
    Yiyeceklerini zamanında veresin diye.

    Sen verince onlar toplar,
    Sen elini açınca onlar iyiliğe doyar (Mezmur 104:10-15, 24-28).
    2GS 79.1

    İsrail'in sevinmek için bol bol fırsatı vardı. Rab'bin onları getirdiği ülkede süt ve bal akıyordu. Çölde dolaştıkları sürece, Allah onları yağmursuz kalmayacak bir ülkeye götürecekleri vaadini verdi: V “Mülk edinmek için gideceğiniz ülke, çıkmış olduğunuz Mısır gibi değildir. Orada tohumunuzu eker, sebze bahçesi gibi zorlukla sulardınız. Mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkenin ise dağları, dereleri vardır. Toprağı gökten yağan yağmurla sulanır. Orası Allahınız Rab'bin kayırdığı bir ülkedir. Allahınız Rab orayı biitiin yıl sürekli gözetir.”2GS 79.2

    Ne var ki yağmurla ilgili vaat, İsrail'in söz dinlemesi koşuluyla verilmişti. Rab sözlerine şöyle devam etti: “Allahınız Rab'bi sevmek, biitiin yüreğinizle, biitiin canınızla O'na kulluk etmek için bugün size bildirdiğim buyruklara iyice kulak verirseniz, Rab ülkenize ilk ve son yağmuru vaktinde yağdıracak. Öyle ki, tahılınızı, yeni şarabınızı, zeytinyağınızı toplayasınız. Rab tarlalarda hayvanlarınız için ot sağlayacak, siz de yiyip doyacaksınız.”2GS 80.1

    Rab halkı şöyle uyardı: Sakının, ayartılıp yoldan çıkmayasınız; başka ilahlara tapmayasınız, önlerinde eğilmeyesiniz. Öyle ki, Rab size öfkelenmesin; yağmur yağmasın, toprak ürün vermesin diye gökleri kapamasın; size vereceği verimli ülkede çabucak yok olmayasınız” (Tesniye 11:10-17).2GS 80.2

    “Ama Allahınız Rab'bin sözünü dinlemez, bugiin size ilettiğim buyrukların, kuralların hepsine uymazsanız, şu lanetler üzerinize gelecek ve size ulaşacak. Başınızın üstündeki gök tunç, ayağınızın altındaki yer demir olacak. Rab, siz yok oluncaya dek gökten yağmur yerine ülkenize toz ve kum yağdıracak” (Tesniye 28:15,23,24).2GS 80.3

    Bunlar Yahve'nin eski İsrail'e verdiği bilgece öğütlerdi: “Bu sözlerimi aklınızda ve yüreğinizde tutun. Bir belirti olarak ellerinize bağlayın, alnınıza takın. Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin” (Tesniye 11:18,19). Bu buyruklar açıktır; ama yüzyıllar geçtikçe, kuşaklar ruhsal refahları için kendilerine sağlanan şeyleri gözden kaybedince sapkınlığın yıkıcı etkileri Allah lütfunun her engelini yıkmaya başladı.2GS 80.4

    Bu nedenle Allah, halkını en şiddetli yargılarla ziyaret etti. Yargının habercisi her kentte ve her ulusta arandı. Yöneticilerin çoğu tuhaf peygamberin kendi egemenliklerinde olmadığına dair şeref sözü vermek zorunda kaldı. Ancak arayış durmadan devam etti, çünkü İzevel ve Baal'ın peygamberleri İlyas'a ölümcül bir nefret duyuyordu. Onu ele geçirmek için yapmayacakları şey yoktu. Üstelik hala yağmur yağmamıştı.2GS 80.5

    Uzun bir süre sonra kuraklığın üçüncü yılında Rab, İlyas'a “Git, Ahav'ın huzuruna çık” dedi, “Toprağı yağmursuz bırakmayacağım.” İlyas Ahav'ın huzuruna çıkmaya gitti. O günlerde Alıav, ev halkının yöneticisi Ovadya'ya çayların ve ırmakların araştırılmasını teklif etmişti. Açlıktan ölmek üzere olan sürüler için otlak bulmayı umuyordu. Uzun süren kuraklığın etkileri kraliyet sarayında bile keskin bir şekilde hissedilmişti. Ev halkı için kaygı çeken kral, hizmetkarıyla birlikte otlak bulmaya çıktı. Ahav'la Ovadya, araştırma yapmak üzere ülkeyi aralarında bölüştükten sonra, her biri yalnız başına bir yöne gitti.2GS 80.6

    Ovadya giderken yolda İlyas'la karşılaştı. İlyas'ı tanıyınca yüzüstü yere kapanarak, “Efendim İlyas sen misin?” diye sordu.2GS 81.1

    İsrail'in sapkınlığı sırasında Ovadya sadık kalmıştı. Efendisi kral, onu yaşayan Allah'a kulluk etmekten alıkoyamamıştı. Şimdi de İlyas'tan bir görev alma onuruna kavuşmuştu. “Git efendine, 'İlyas burada' de” Büyük dehşete kapılan Ovadya, “Ne günah işledim ki, beni öldürsün diye Ahav'a gönderiyorsun?” dedi. Bu girişim mutlak ölümle sonuçlanacaktı. Ovadya sözlerine şöyle devam etti: “Allahın yaşayan Rab'bin adıyla derim ki, efendimin seni aramak için adam göndermediği ulus ve krallık kalmadı. Ahav ülkelerinde olmadığını söyleyen herkese, seni bulamadıklarına dair ant içirdi. Oysa sen şimdi, 'Git, efendine İlyas burada de' diyorsun. Ben senin yanından ayrıldığımda, Rab'bin Ruhu seni bilmediğim bir yere götürebilir. Durumu Ahav'a bildirince, gelip seni bulamazsa beni öldürür.”2GS 81.2

    Ovadya kendisini zorlamaması için peygambere ricalarda bulundu. Ben kulun gençliğimden beri Rab'den korkan biriyim. Efendim, İzevel Rab'bin peygamberlerini öldürdüğünde yaptıklarımı duymadın mı? Rab'bin peygamberlerinden yüzünü ellişer ellişer iki mağaraya saklayıp onların yiyecek, içecek gereksinimlerini karşıladım. Ama sen şimdi, 'Git, efendine İlyas burada de' diyorsun. O zaman beni öldürür!”2GS 81.3

    İlyas, bu görevin boşa gitmeyeceğine dair Ovadya'ya vaat verdi: “Hizmetinde bulunduğum yaşayan ve her şeye Egemen Rab'bin adıyla diyorum, bugün Ahav'ın huzuruna çıkacağım.” İlyas'tan güvence sözü alan Ovadya gidip Ahav'ı gördü, ona durumu anlattı.2GS 81.4

    Kral korktuğu, nefret ettiği ve yılmadan bulmaya çalıştığı adamın bildirisini dehşetle karışık şaşkınlık içinde dinledi. İlyas sırf kendisiyle karşılaşmak için yaşamını tehlikeye atmış olamazdı. Peygamberin İsrail'e başka bir felaket getirecek olması mümkün müydü acaba? Kralın yüreği korkuyla doldu. Yeravam'ın felç olan elini hatırlıyordu. Ahav çağrıya uymaktan kaçınamaz, Allah'ın habercisine el kaldırmaya cesaret edemezdi. Korkuyla titreyen kral, askerler eşliğinde peygamberle yüzleşmeye gitti.2GS 81.5

    Kral ve peygamber yüz yüze geldi. Ahav tutkulu bir nefretle dolu olmasına karşın İlyas'ın huzurunda güçsüz ve korkaktı. İlk sözleri şöyleydi: “Ey İsrail'i sıkıntıya sokan adam, sen misin?” Bu sözlerle, farkında olmadan yüreğinin derin duygularını dışa vuruyordu. Ahav göklerin Allah sözüyle kapandığını biliyordu, ama bu ağır cezanın suçunu peygambere atmaya kalkıştı.2GS 82.1

    Kusur işleyenlerin, doğruluk yolundan ayrılmanın sonucunda başlarına gelen felaketlerden ötürü Allah'ın habercilerini sorumlu tutmaları doğaldır. Kendilerini Şeytan'ın gücüne teslim edenler, olanları Allah'ın gözüyle göremezler. Önlerine gerçeğin aynası konulduğu zaman azarlanmak onları öfkelendirir. Günahtan ötürü kör oldukları için tövbe etmeyi reddederler; Allah'ın hizmetkarlarının kendilerine karşı geldiğini ve bu nedenle cezalandırılmaları gerektiğini düşünürler.2GS 82.2

    Ahav'ın önünde masumca duran İlyas, kendini affettirmek ya da krala yağ çekmek gibi bir girişimde bulunmadı. Kuraklığın bitmek üzere olduğuna dair iyi haberle kralın gazabından kurtulmaya çalışmadı. Özür dilemesi de gerekmiyordu. Allah'ın onuru için kıskançlık duyan ve öfkeyle yanan İlyas, Ahav'ın suçlamasına karşılık verdi, İsrail'in üzerine bu korkunç felaketi hem kendisinin hem de atalarının günahlarının getirdiğini söyledi. “İsrail'i sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz. Rab'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın ardınca gittiniz” dedi.2GS 82.3

    Günümüzde de böyle azarlayıcı, sert bir sese ihtiyaç vardır; çünkü keder verici günahlar yüzünden insanlar Allah'tan ayrılmışlardır. Allah'a küfür etmek hızla moda haline gelmektedir. Binlercesi, “Bu adamın üzerimize kral olmasını istemiyoruz” demektedir (Luka 19:14). Vaaz edilen yumuşak vaazlar, insanlarda kalıcı bir etki bırakmamaktadır. Borazanların sesi çıkmamaktadır. Allah sözünün açık, keskin gerçekleri insanların yüreklerine değmemektedir.2GS 82.4

    İmanlı olduklarını öne süren birçok kişi, gerçek duygularını dile getirseler, bu kadar açık konuşmaya ne gerek var, diyecekler. Onlara göre Vaftizci Yahya'nın “Ey engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı?” demesine de gerek yoktu. Kardeşinin karısıyla yaşamanın yasadışı olduğunu Hirodes'e söyleyerek Herodiya'nın öfkesini çekmesine de gerek yoktu. Mesih'in yolunu hazırlayan Yahya açık konuştuğu için canını yitirdi. Neden günah içinde yaşayanların hoşnutsuzluğuna hedef olmadan yoluna devam etmeye çalışmadı?2GS 82.5

    Allah yasasının güvenilir koruyucusu olması gerekenler, sadakatin yerini politika aldığı için günahın azarlanmadan devam etmesine izin verdiler. Güvenilir kahyaların sesi kilisede ne zaman yine duyulacak? Rab'bin habercileri, gerçeği bastırmalarına yol açarak insanları hoşnut etme ve onların beğenisini kazanma arzularından tövbe etmedikçe gayretlerinin meyvesiz olmasından yakınmamalıdırlar.2GS 83.1

    İnsanları hoşnut eden Rab'bin hizmetkarları, Allah esenlik demediği halde esenlik duyuranlar, Allah'ın önünde kendilerini alçaltmalı, ahlaksal cesaretten ve içtenlikten yoksun oldukları için af dilemelidirler. Kendilerine emanet edilen Allah bildirisini yumuşatmaları, komşuluk sevgisinden değil, benliği ve kolaycılığı sevmelerinden kaynaklanmaktadır. Gerçek sevgi her şeyden önce Allah'ın onurunu ve insanların kurtuluşunu amaçlar. İnsanların canı tehlikedeyken, Allah'ın hizmetkarları kendilerini düşünmeyecekler, kötülüğe kulp ya da mazeret bulmayı reddedecekler ve kendilerine verilen sözü ileteceklerdir.2GS 83.2

    Keşke her Rab'bin hizmetkarı görevinin önemini ve çalışmasının kutsallığını görse de İlyas'ın cesaretini gösterse! Allah'ın atadığı haberciler gibi ruhsal görevliler de korkunç bir sorumluluk taşımaktadırlar. İnsanları tam bir sabırla eğiterek ikna etmeli, uyarmalı ve isteklendirme1idir1er (2.Timoteyus 4:2). Mesih'in temsilcileri oldukları için göklerin sırlarının kahyaları olarak emek vermeli, söz dinleyenleri teşvik etmeli, söz dinlemeyenleri uyarmalıdırlar. Onlar için dünyasal siyasetin hiçbir önemi olmamalıdır. İsa'nın onlara buyurduğu yolda yürümekten asla şaşmamalıdırlar. İmanla yaşamalı, çevrelerinin tanıklar bulutuyla kuşatılmış olduğunu unutmamalıdırlar. Kendi sözlerini değil, yeryüzünün krallarından da Yüce Olan'ın sözlerini iletmelidirler. Söze, “Rab şöyle diyor” diyerek başlamalıdırlar. Allah, İlyas, Natan ve Vaftizci Yahya gibi kişileri çağırmıştı. Bu kişiler O'nun bildirisini sadakatle iletmiş, her şeylerini kaybetme pahasına da olsa, sonuçlara aldırmadan ısrarla gerçeği söylemişlerdir.2GS 83.3

    Allah tehlike baş gösterdiğinde, güce, cesarete ve etkinliğe en çok ihtiyaç duyulduğu bir zamanda, doğruluğun yanında yer almaktan korkanları kullanamaz. Yanılgılara, ruhsal yönetimlere ve hükümranlıklara, bu dünyanın karanlık güçlerine karşı sadakatle mücadele edecek insanları çağırmaktadır. Şu sözler, bu tür kişiler içindir: “Aferin, iyi ve güvenilir köle! Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!” (Matta 25:23).2GS 84.1

    Bu bölüm 1.Krallar 17: 8-24; 18: 1-19 ayetlere dayanmaktadır

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents