Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents

Geçmişten Sonsuzluğa - 2. Cilt

 - Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    Bölüm 11—Karmel

    Ahav'ın huzuruna çıkan İlyas, İsrail halkının tümünün, Baal'ın ve Aşera'nın peygamberleriyle birlikte Karmel Dağında toplanmasını istedi. “Şimdi haber sal: Bütün İsrail halkı, İzevel'in sofrasında yiyip içen Baal'ın dört yüz elli peygamberi ve Tanrıça Aşera'nın dört yüz peygamberi Karmel Dağı'na gelip önümde toplansın.”2GS 85.1

    Bu buyruk Yahve'nin dolaysız huzurunda duran bir kişi tarafından verilmişti. Ahav peygamber kralmış, kendisi ise kulmuş gibi hemen söz dinledi. Haberciler krallığın her yanına yayılarak İlyas'la, Baal'ın ve Aşera'mn peygamberleriyle birlikte toplanmaları için halkı çağırdılar. Bütün kasabalarda ve köylerde, insanlar belirlenen zamanda toplanmak için hazırlık yaptılar. Toplanma yerine yolculuk ederken, birçoklarının yüreği tuhaf önsezilere kapılıyordu. Olağandışı bir şey olacaktı; yoksa neden durup dururken Karmel'de toplantı yapılıyordu? Acaba halkın ve ülkenin üzerine nasıl bir felaket geliyordu?2GS 85.2

    Karmel Dağı kuraklıktan önce güzel bir yerdi, çayları asla tükenmeyen ırmaklarla besleniyordu. Verimli bayırları hoş çiçeklerle ve çalılıklarla örtülüydü. Ancak, kurutan lanetin gölgesi şimdi bu güzelliğin üzerindeydi. Baal'a ve Aşera'ya tapınmak için dikilen sunaklar artık yapraksız çalılıkların arasında duruyordu. En yüksek dağ sırtlarından birinde, Yahve'nin yıkık sunağı vardı.2GS 85.3

    Karmel ülkenin geniş bir bölümünü görüyordu; yüksek yerleri İsrail krallığının birçok bölgesinden görülebiliyordu. Dağın eteklerinde yukarıda olup bitenlerin izlenebileceği gözleme yerleri vardı. Ağaçlık bayırların gölgesinde yürütülen putperest tapınmayla Allah'a saygısızlık edilmişti. İlyas Allah gücünün göstergesi ve O'nun adının saygınlığının sergilenmesi için en dikkat çekici yeri seçmişti.2GS 85.4

    Belirlenen günün sabahında, sapkın İsrail halkı dağın tepesinde toplanarak merakla beklemeye başladı. İzevel'in peygamberleri, heybetli bir çalımla yürüyordu. Kralın kendisi kraliyet ihtişamı içinde ortaya çıktı ve kahinlerin önündeki yerini aldı, putperestler kralı tezahüratla karşıladılar. Ne var ki kahinlerin yüreğinde bir kuruntu vardı; peygamberin sözleri nedeniyle ülkenin iiç buçuk yıl boyunca çiysiz ve yağmursuz kalışını hatırlıyorlardı. Korkutucu bir krizin kapıda olmasından korkuyorlardı. Güvendikleri ilahlar İlyas'ın sahte peygamber olduğunu kanıtlayamamışlardı. Çılgın feryatlarına, dualarına, gözyaşlarına, iğrenç törenlerine, pahalı ve bitip tükenmek bilmeyen kurbanlarına rağmen hiçbir şey olmamıştı.2GS 85.5

    İsrail halkının kuşattığı Kral Ahav'ın ve sahte peygamberlerin karşısında, Yahve'nin saygınlığını ortaya koyacak tek kişi İlyas'tı. Felaket yüzünden bütün krallığın suçladığı kişi şimdi önlerinde duruyordu. İsrail'in kralının, Baal'ın peygamberlerinin, savaşçıların ve binlerce kişinin önünde besbelli savunmasızdı. Ancak İlyas yalnız değildi. Onun üzerinde ve çevresinde göklerin koruyucu orduları, güçlü melekler vardı.2GS 86.1

    Korkmayan ve utanmayan peygamber, Allah buyruğunu yerine getirmenin verdiği görev bilinciyle kalabalığın önünde duruyordu. Çehresi korkutucu bir ciddiyetin ışığıyla aydınlanmıştı. İnsanlar kaygılı bir şekilde onun konuşmasını bekliyorlardı. Yahve'nin yıkılmış sunağına ve sonra da kalabalığa bakan İlyas, borazan gibi açık ve yüksek bir ses tonuyla, “Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında dalgalanacaksınız?” dedi, “Eğer Rab Allahsa, onu izleyin; yok, eğer Baal Allahsa, onun ardınca gidin.”2GS 86.2

    İnsanlar ona hiçbir cevap vermediler. O toplulukta Yahve'ye sadık olan kimse yoktu. Aldanış ve körlük, tıpkı kara bir bulut gibi İsrail'i örtmüştü. Bu ölümcül sapkınlığın, onları böylesine sarıp kuşatması bir günde olmamıştı. Rab'bin uyarı ve sitem sözlerine kulak vermeyi zaman içinde yavaş yavaş bırakmışlardı. Doğruluktan her ayrılışları, tövbeyi her reddedişleri, suçlarını derinleştirmiş ve onları Göklerden daha da uzaklaştırmıştı. Şimdi bile, bu krizin ortasında Allah'ı seçmemekte ısrar ediyorlardı2GS 86.3

    Rab, kendi işiyle ilgili bir kriz sırasında kayıtsızlığa ve sadakatsizliğe tahammül edemez. Bütün evren iyilik ve kötülük arasındaki büyük mücadelenin kapanış sahnelerini ifade edilemeyecek kadar büyük bir ilgiyle gözlemektedir. Allah'ın halkı sonsuz dünyanın sınırlarına gelip dayanmıştır; onlar için göklerin Allahına sadık kalmaktan daha önemli ne olabilir ki? Çağlar boyunca Allah'ı onurlandıran çok sayıda ahlak kahramanı olmuştur. Şu anda da böyleleri vardır. Yusuf, İlyas, ve Daniel gibi kişiler, Allah'a ait olmaktan utanmazlar. Allah'ın özel bereketi, önlerindeki düz ödev çizgisinden sapmayanların, Allah vergisi enerjiyle “kim Rab'bin yanında?” diye soranların üzerindedir (Çıkış 32:26). Bu tür kişiler, sadece soru sormakla kalmayıp Allah'a ait olanların öne çıkmaları, kralların Kralına ve rablerin Rab'bine ne denli bağımlı olduklarını göstermeleri için onlara meydan okur. Bu insanların iradeleri ve planları Allah'ın yasasıyla uyum içindedir. Allah sevgisi nedeniyle kendi canlarından bile vazgeçebilirler. Allah Sözünün ışığını yakalayıp dünyaya belirgin ve sürekli ışınlar halinde yansıtmayı amaç edinirler. Parolaları Allah'a bağımlılıktır.2GS 86.4

    İsrail Karmel'de kuşku ve çekince içinde beklerken İlyas'ın sesi sessizliği yeniden bozdu: “Rab'bin peygamberi olarak sadece ben kaldım. Ama Baal'ın dört yüz elli peygamberi var. Bize iki boğa getirin. Birini Baal'ın peygamberleri alıp kessinler, parçalayıp odunların üzerine koysunlar; ama odunları yakmasınlar. Öbür boğayı da ben kesip hazırlayacağım ve odunların üzerine koyacağım; ama odunları yakmayacağım. Sonra siz kendi ilahınıza yalvarın, ben de Rab'be yalvarayım. Hangisi ateşle karşılık verirse, Allah odur.”2GS 87.1

    İlyas'ın teklifi o denli mantıklıydı ki insanlar ondan kaçamadılar. Bütün halk, “Peki, öyle olsun” dedi. Baal'ın peygamberleri de seslerini çıkarıp karşı koyacak cesareti gösteremediler. İlyas onlara seslenerek şöyle dedi: “Kalabalık olduğunuz için önce siz boğalardan birini seçip hazırlayın ve ilahınıza yalvarın” dedi, “Ama ateş yakmayın.”2GS 87.2

    Dışarıdan cesur ve güçlü görünen, ama suçlu yüreklerinde dehşetle dolup taşan sahte kahinler sunaklarını, odunları ve kurbanı hazırladılar, sonra da ezgilerini söylemeye başladılar. Keskin çığlıkları ormanda ve çevredeki tepelerde yankılandı. “Ey Baal, bize karşılık ver!” diye yalvardılar. Kahinler sunaklarının başına toplanarak zıplayıp oynadılar. Adetleri uyarınca, kılıç ve mızraklarla kanlarını akıtıncaya dek kendi kendilerini yaraladılar.2GS 87.3

    Geçen onca zamana rağmen, Baal'ın aldanan izleyicilerinin çığlıklarını işittiğine dair hiçbir kanıt yoktu. Çılgınca dualarına karşılık veren hiçbir ses çıkmamıştı. Kurbanları da olduğu gibi duruyordu.2GS 87.4

    Kurnaz kahinler bir yandan bu tuhaf ibadetlerine devam ederken, diğer yandan kimseye belli etmeden sunakta bir ateş yakmaya çalışıyorlardı. Böylece halkı, ateşin Baal'dan geldiğine inandıracaklardı. Ancak İlyas, onların bütün hareketlerini takip ediyordu. Kahinler bir aldatma fırsatı yakalayabilecekleri umuduyla çılgın törenlerine devam ettiler.2GS 87.5

    Öğleyin İlyas onlarla alay etmeye başladı: “Bağırın, yüksek sesle bağırın! O tanrıymış. Belki dalgındır, ya da heladadır, belki de yolculuk yapıyor! Yahut uyuyordur da uyandırmak gerekir!” Öğleden akşam sunusu saatine kadar kıvrandılar. Ama hâlâ ne bir ses, ne ilgi, ne de bir karşılık vardı.2GS 88.1

    Şeytan aldattığı ve hizmetine aldığı kişilerin yardımına seve seve koşacaktı. Kurbanı yakıp tüketmek için seve seve ateş yakardı. Ancak Yahve, Şeytan'ı bağlamış ve gücünü kısıtlamıştı; düşmanın bütün güçleri birleşse de orada tek bir kıvılcım çakamazdı.2GS 88.2

    En sonunda bağırmaktan sesleri kısıldı, bedenlerinde açtıkları yaralardan ötürü giysileri kan içinde kaldı, kahinler çaresizlik içindeydi. Yatışmayan çılgınlıkları güneş Allahlarının korkunç lanetleriyle birbirine karıştı. İlyas olanları kararlılıkla izlemeye devam ediyordu, sunağı bir şekilde ateşe vermeyi başarırlarsa, halk tarafından hemen parçalara ayrılacağını biliyordu.2GS 88.3

    Akşam oldu. Baal'ın peygamberleri bitkin, yılgın ve şaşkın durumdaydılar. Biri bir şey, diğeri başka bir şey öneriyor, ama sonuçta bütün öneriler tükeniyordu. Çığlıkları ve lanetleri artık Karmel'de işitilmiyordu. Çaresizlik içinde yarışmadan çekildiler.2GS 88.4

    Halk gün boyunca şaşkın kahinlerin gösterilerine tanık oldu. Amaçlarına hizmet etmesi için güneş ışınlarını yakalayıp ateş yakabilecekmiş gibi sunağın çevresinde çılgınca zıplamalarını seyrettiler. Kahinlerin kendilerini nasıl kestiklerini ve yaraladıklarını dehşetle gördüler. Böylece, putlara tapınmanın ne kadar boş olduğunu bol bol düşünme fırsatları oldu. Kalabalıklar cin kaynaklı gösteriden yorulmuşlar, derin bir ilgiyle İlyas'ın etkinliğini beklemeye başlamışlardı.2GS 88.5

    Akşam kurbanı için vakit gelmişti. İlyas bütün halka, “Bana yaklaşın” dedi. Herkes titreyerek onun çevresinde toplandı. İlyas bir zamanlar insanların göklerin Allahına tapındığı sunağı onarmaya başladı. Onun için bu yıkıntı, putperestlerin bütün görkemli sunaklarından çok daha değerliydi.2GS 88.6

    İlyas, sunağı onarmakla, Ürdün'ü aşıp Vaat Edilen Ülkeye giren İsrail'le Rab'bin yaptığı antlaşmaya ne denli saygı duyduğunu gösteriyordu. On iki taş aldı. Bu sayı Rab'bin Yakup'a, “Senin adın İsrail olacak” diye bildirdiği Yakupoğulları oymaklarının sayısı kadardı.2GS 88.7

    Baal'ın hayal kırıklığına uğrayan kahinleri, boş çabalarından ötürü bitkin düşmüşlerdi, İlyas'ın ne yapacağını görmek için beklediler. İlahlarının zayıflığını ve yetersizliğini ortaya koyan bu sınavı teklif eden peygamberden nefret ediyorlardı. Ama diğer yandan, onun gücünden korkuyorlardı. Korkuyla dolu olan halk da İlyas'ın hazırlıklarını merakla takip ediyordu. Peygamberin sakin davranışları, Baal bağlılarının anlamsız çılgınlığıyla taban tabana zıttı. Sunak tamamlandı, peygamber çevresine bir hendek kazdı. Sunağın üzerine odunları dizdi, boğayı parça parça kesip odunların üzerine yerleştirdi. “Dört küp su doldurup yakmalık sunuyla odunların üzerine dökün” dedi. Sonra, “Bir daha yapın” dedi. Bir daha yaptılar. “Bir kez daha yapın” dedi. Üçüncü kez aynı şeyi yaptılar. O zaman sunağın çevresine akan su hendeği doldurdu.2GS 89.1

    İlyas halka uzatmalı sapkınlıklarının Yahve'nin öfkesini uyandırdığını hatırlatarak kendilerini alçaltmalarını ve atalarının Allahına dönmelerini söyledi. Böylece, İsrail'in üzerindeki lanet belki de kalkabilirdi. Bunun ardından, gözle görülmeyen Allah'ın önünde saygıyla eğildi, ellerini göklere kaldırdı ve sade bir dua sundu. Baal'ın kahinleri sabahtan başlayıp akşamüstüne kadar bağırmışlar, zıplamışlar, delice haykırmışlardı. Ancak İlyas dua ettiğinde Karmel'in doruklarında hiçbir anlamsız haykırış yankılanmadı. İlyas Yahve'nin zaten orada olduğunu bilerek dua etti, Allah zaten oradaydı, olanları görüyor ve duayı işitiyordu. Baal'ın peygamberleri tutarsız bir vahşilikle dua etmişlerdi. İlyas ise sade ama hararetli bir dua sunarak Allah'tan Baal'dan üstün olduğunu göstermesini ve İsrail'in kendisine dönmesini diledi.2GS 89.2

    “Ey İbrahim'in, İshak'ın ve İsrail'in Allahı olan Rab! Bugün bilinsin ki, sen İsrail'in Allahı'sın, ben de senin kulunum ve bütün bunları senin buyruklarınla yaptım. Ya Rab, bana yanıt ver! Yanıt ver ki, bu halk senin Allah olduğunu anlasın. Onların yine sana dönmelerini sağla.”2GS 89.3

    Bu arada ciddi bir sessizlik oluştu. Baal'ın kahinleri korkuyla titriyorlardı. Suçlarının bilincindeydiler ve hızlı bir cezaya çarptırılmayı bekliyorlardı.2GS 89.4

    İlyas'ın duası biter bitmez, gökyüzünden şimşekleri andıran alevler döküldü. Sımağın üzerine gelen alevler, hendekteki suyu kuruttu, kurbanı yakıp tüketti. Sunağın taşları bile yanmıştı. Ateşin parlaklığı dağı aydınlatmış ve kalabalığın gözlerini kamaştırmıştı. Aşağıdaki vadide bekleyenler, yukarıda olanları gözlüyorlardı. Ateşin inişine açıkça tanık olmuşlar ve şaşkına dönmüşlerdi. Bu olay, Kızıldeniz'de İsraillileri Mısırlı düşmanlarından ayıran ateşten sütunu andırıyordu.2GS 89.5

    Dağdakiler, gözle görülmeyen Allah'ın önünde kendilerini korkuyla yere attılar. Göksel ateşe bakmaya cesaret edemiyorlardı. Ateşin kendilerini de yakacağından korkuyorlardı. Atalarının bağlı olduğu İlyas'ın Allahını tanımaları gerektiğini anlamışlardı. Tek bir ağız olup bağırdılar. “Rab Allah'dır, Rab Allah'dır!” Bu bağırış dağın doruklarından yankılanarak aşağıdaki düzlüğe kadar ulaşır. En sonunda İsrail uyanmış, aldanıştan silkinmiştir. Nihayet insanlar, Allah'ın saygınlığına ne kadar çok gölge düşürdüklerini görmüşlerdir. Baal tapınmasının karakterine kıyasla gerçek Allah'ın istediği makul hizmet gözler önüne serilmiştir. İnsanlar, Allah'ın adaletli ve merhametli davranarak çiği ve yağmuru neden O'nun adını anana dek esirgediğini anlamışlardır. İlyas'ın Allahının bütün putların üzerinde olduğunu artık kabul etmeye hazırdılar.2GS 90.1

    Baal'ın kahinleri, Yahve'nin gücünün muhteşem görünümünü dehşet içinde izlemişlerdi. Allahsal yüceliği görmelerine rağmen kötülüklerinden tövbe etmeyi reddettiler. Onlar Baal'ın peygamberleri olarak kalacaklardı. Bu seçimi yaparak yıkıma uğramayı hak ettiklerini gösterdiler. Tövbe eden İsrail'in, kendilerine Baal'a tapınmayı öğretenlerin ayartılarından korunmaları için, İlyas Rab'bin yönlendirişiyle bu sahte öğretmenlerin yok edilmesini buyurdu. Halkın öfkesi günahlı önderlere karşı çoktan uyanmıştı. İlyas, “Baal'ın peygamberlerini yakalayın, hiçbirini kaçırmayın” diye onlara buyruk verdi. Halk peygamberleri yakalayıp Kişon vadisine götürdü. Güne sona ermeden önce kararlı bir reform yapıldı, Baal'ın hizmetkarları öldürüldü. Hiçbirinin yaşamasına izin verilmedi.2GS 90.2

    Bu bölüm 1.Krallar 18:19-40 ayetlere dayanmaktadır.

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents