Loading...
Larger font
Smaller font
Copy
Print
Contents
  • Results
  • Related
  • Featured
No results found for: "".
  • Weighted Relevancy
  • Content Sequence
  • Relevancy
  • Earliest First
  • Latest First
    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents

    1. Bölüm—Kötülüğün Kökeni

    Günahın kökeni ve var oluşunun nedeni, pek çok kişinin aklını karıştıran büyük bir muammadır. Kötülüğün işlerini, neden olduğu korkunç sonuçları, üzüntüyü ve yıkımı görerek, tüm bunların bilgeliği, gücü ve sevgisi sınırsız olan Varlık’ın egemenliği altında nasıl var olabildiğini merak ediyorlar. Bu, hiçbir açıklama bulamadıkları bir sır. Böylece, kararsızlık ve şüphe içinde kalarak, gözleri Allah’ın sözünde açıkça bildirilen ve kurtuluş için zaruri olan gerçeklere karşı kör kalıyor. Günahın varlığıyla ilgili soruşturmalarında Allah’ın hiçbir zaman bildirmediği konuları araştırmaya çabalayarak, bu yüzden sorunlarına hiçbir çözüm bulamayan; böylelikle şüphe ve mazeret bulma eğilimi tarafından harekete geçirilenler bu durumu Kutsal Yazı’nın sözlerini reddetmek için bahane olarak değerlendirirler. Başkaları ise, geleneklerin ve yanlış yorumların Allah’ın karakterine, O’nun hükümranlığının doğasına ve O’nun günahla savaşma ilkelerine ilişkin Kutsal Kitap öğretisini bulandırması nedeniyle, büyük kötülük sorunu konusunda tatmin edici bir anlayışa ulaşamıyorlar.SZ 9.1

    Günahın kökenini, varoluşu için bir neden belirtebilecek şekilde açıklamak imkânsızdır. Ancak günahın hem kökenine, hem de nihai niteliğine ilişkin olarak, Allah’ın kötülük so- rununu her ele alışındaki adaletini ve iyiliğini tümüyle sergileyecek kadar bilgi edinilebilir. Kutsal Yazı’da, Allah’ın hiçbir şekilde günahtan sorumlu olmadığı; ilahî lütfun keyfi bir şekilde geri çekilmediği ve ilahî yönetimde isyana neden olacak herhangi bir kusur olmadığı, başka hiçbir konuda verilmeyen bir açıklık ile öğretilmektedir. Günah, varlığı hakkında hiçbir neden belirtilemeyen bir davetsiz misafirdir. Gizemli ve anlaşılmazdır; ona mazeret bulmak, onu savunmak olur. Onun için bir mazeret bulunabilse, ya da varlığının nedeni gösterilebilse, günah olmaktan çıkardı. Günaha dair elimizdeki tek tanım, Allah’ın sözünde verilen tanımıdır; “yasaya karşı gelmek” 1Bkz. 1. Yuhanna 3:4. demektir; ilahî yönetimin temelini oluşturan muazzam sevgi yasasıyla savaş halindeki bir ilkenin hayata geçirilmesidir.SZ 9.2

    Kötülüğün girmesinden önce tüm evrende huzur ve sevinç vardı. Her şey Yaratıcı’nın isteğiyle mükemmel uyum içindeydi. En üst derecedeki Allah sevgisinin yanı sıra, yaratılanların birbirlerine karşı yansız sevgileri vardı. Allah’ın biricik Oğlu, Söz olan Mesih, sınırsız Baba’yla -doğada, karakterde ve tasarıdabirdi, evrende Allah’ın tüm amaçlarına ve tasarılarına dahil olabilen tek varlık O’ydu. Baba, Mesih aracılığıyla tüm göksel varlıkları yaratmıştı. “Yerde ve gökte, ... her şey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklarO’nda yaratıldı” (Koloseliler 1:16), ve Mesih’e, tıpkı Baba için olduğu gibi, tüm gök bağlılığını sunmuştu.SZ 10.1

    Allah’ın yönetiminin temelinde sevgi yasası olduğundan, yaratılmış olan tüm varlıkların mutluluğu, bu yasanın muazzam doğruluk ilkelerine mükemmel uyum sağlamalarına bağlıydı. Allah tüm yaratıklarından sevgi hizmeti - O’nun karakterinin akılla takdir edilmesinden kaynaklanan bir saygı görmek ister. Zoraki bağlılıktan hoşlanmaz, bu nedenle tüm varlıklara, Kendisi’ne gönüllü hizmet etmeleri için, özgür irade vermiştir.SZ 10.2

    Fakat bu özgürlüğü kötüye kullanmayı seçen biri vardı. Günah, Allah tarafından Mesih’ten sonra en çok şereflendirilen ve göğün sakinleri arasında en güçlü ve en görkemli olan kişi ile başladı. Parlak Yıldız, 2Parlak Yıldız: Yeşaya 14:12 ayetinden itibaren düşmesinin öyküsü anlatılan, sonradan Şeytan’a dönüşen melek. Batı dillerinde Latince kökenli Lusifer (ışık taşıyıcı) adıyla bilinir. günaha düşmeden önce koruyucu keruvların ilkiydi, kutsal ve lekesizdi. “Egemen RAB şöyle diyor: ‘Kusursuzlukta örnek biriydin, bilgeliğin ve güzelliğin eksiksizdi. Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin ... çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Meshedilmiş, koruyucu bir keruv olarak seni oraya yerleştirdim. Tanrı’nın kutsal dağındaydın, yanan taşlar arasında dolaştın. Yaratıldığın günden sende kötülük bulunana dek yollarında kusursuzdun.” Hezekiel 28:12-15.SZ 11.1

    Parlak Yıldız, Allah’ın gözünde kalabilir, melekler ordusunun sevgisini ve saygısını almaya devam edebilir, asil güçlerini başkalarını bereketlemek ve Yaratıcısı’nı yüceltmek için kullanabilirdi. Ancak peygamber şöyle diyor, “Güzelliğinden ötürü gurura kapıldın, görkeminden ötürü bilgeliğini bozdun.” 17. ayet. Parlak Yıldız yavaş yavaş kendini yükseltme arzusuna kapılmaya başladı. “Kendini Tanrı gibi bilge sandın.” “‘Göklere çıkacağım, tahtımı Allahın yıldızları üzerine yükselteceğim; ve... cemaat dağında oturacağım: bulutların yüksek yerleri üzerine çıkacağım, kendimi Yüce Allah gibi edeceğim.’ ” 6. Ayet; Yeşaya 14:13, 14 (eski çeviri - İşaya). Parlak Yıldız, Allah’ın yaratıklarının sevgi ve bağlılıklarını en başta O’na vermelerini sağlamak yerine, onların kendisine hizmet etmelerini ve saygı duymalarını sağlamaya çalıştı. Ebedi Baba’nın Oğlu’na verdiği yüceliğe de tamah eden meleklerin başkanı, yalnızca Mesih’in sahip olabileceği bir ayrıcalık olan güce göz dikti.SZ 11.2

    Tüm gök, Yaratıcı’nın yüceliğini yansıtmaktan ve O’na övgüler sunmaktan sevinç duyuyordu. Allah bu şekilde yüceltilirken, her yerde huzur ve mutluluk vardı. Şimdi ise uyumsuz bir nota göksel uyumu bozuyordu. Yaratıcı’nın planına aykırı bir şekilde benliğin yüceltilmesi ve ona hizmet edilmesi, Allah’ın görkemini en üstün tutan zihinlerde kötülük kıvılcımları yaktı. Göksel şuralar Parlak Yıldız’a ricada bulundular. Allah’ın Oğlu ona, Yaratıcı’nın büyüklüğünü, iyiliğini, adaletini ve O’nun yasasının kutsallığını ve değişmezliğini gösterdi. Gökteki düzeni Allah’ın Kendisi kurmuştu; Parlak Yıldız bundan ayrılarak Yaratıcısı’nın adını lekeleyip kendi yıkımına yol açacaktı. Ancak sonsuz bir sevgi ve merhametle verilen uyarılar, sadece bir direniş ruhu uyandırdı. Parlak Yıldız, Mesih’e duyduğu kıskançlığın galip gelmesine izin verdi, böylelikle daha da kararlı hale geldi.SZ 12.1

    Kendi görkeminden duyduğu gurur, üstünlük arzusunu besledi. Parlak Yıldız’a verilen büyük şerefler, Allah’tan armağan olarak takdir edilmedi ve Yaratıcı’ya minnettarlık meydana getirmedi. Parıltısı ve yüceliği ile gurura kapıldı ve Allah’la eşit olmayı istedi. Göksel ordular onu seviyor ve saygı duyuyorlardı. Melekler onun emirlerini zevkle yerine getiriyordu, kendisi de hepsinin üzerinde bilgelik ve izzet ile kuşatılmıştı. Ancak Allah’ın Oğlu, güç ve yetki bakımından Baba ile bir olarak, göğün Hakimi olarak tanınıyordu. Allah’ın tüm planlarına Mesih ortak olarak katılıyordu, fakat Parlak Yıldız ilahî tasarılara alınmıyordu. Bu kudretli melek “Neden” diye sorguladı, “neden üstünlük Mesih’in olmalı? Neden böyle Parlak Yıldız'dan daha büyük bir saygınlık görüyor?”SZ 12.2

    Allah’ın huzurundaki yerinden ayrılan Parlak Yıldız, meleklerin arasında hoşnutsuzluk ruhunu yaymaya gitti. Esrarlı bir gizlilik içinde çalışarak ve bir müddet asıl amaçlarını Allah’a saygı kisvesi altında gizleyerek, göksel varlıkların yönetildiği yasaların gereksiz kısıtlamalar yüklediğini ima ederek bunlar- dan memnuniyetsizlik uyandırmaya çalıştı. Meleklerin doğaları kutsal olduğundan, onları kendi arzularına uymaya teşvik etti. Allah’ın üstün şerefi Mesih’e vermekle kendisine adaletsiz davrandığını göstererek, kendisine sempati sağlamaya çalıştı. Daha fazla güç ve şeref peşinde koşarken aslında kendisini yüceltme peşinde olmadığını, fakat göğün tüm sakinlerinin özgürlüğünü sağlamaya çalıştığını, böylelikle daha yüksek bir varoluş düzeyine geçebileceklerini iddia etti.SZ 12.3

    Allah, büyük merhameti ile Parlak Yıldız’a uzun süre katlandı. Hoşnutsuzluk ruhunu ilk kez uyandırdığında, hatta yalan iddialarını sadık meleklere sunmaya başladığında dahi, yüksek konumundan hemen alçaltılmadı. Uzun süre gökte tutuldu. Kendisine defalarca tövbe ve boyun eğme koşuluyla af fırsatı verildi. Yalnızca sınırsız sevgi ve bilgelikle meydana getirilebilecek bu çabalar, ona yanılgısını gösterme amacını taşıyordu. Daha önce gökte hoşnutsuzluk ruhu hiç bilinmiyordu. Parlak Yıldız’ın kendisi bile başlangıçta nereye sürüklendiğini görmedi; duygularının gerçek niteliğini anlamadı. Fakat hoşnutsuzluğunun sebepsiz olduğu ortaya çıktığında, Parlak Yıldız kendisinin yanlış yolda olduğuna ikna oldu; ilahî hükümlerin adilliğinden emindi ve bunu tüm göğün önünde kabul etmesi gerektiğini görüyordu. Bunu yapmış olsaydı, kendisiyle birlikte pek çok meleği de kurtarabilirdi. Bu noktada Allah’a olan bağlılığını tamamen terk etmemişti. Koruyucu keruvluk konumundan feragat etmiş olmasına rağmen, Allah’a dönmeye istekli olsaydı ve Yaratıcı’nın bilgeliğini kabul ederek kendisine Allah’ın muazzam planında verilen işlevi yerine getirmekle yetinseydi, görevine iade edilecekti. Fakat gururu onu boyun eğmekten alıkoydu. Kendi yolunu ısrarla savundu, tövbeye ge-reksinimi olmadığını iddia etti ve kendini büyük mücadelede tamamen Yaratıcısı’nın aleyhine adadı.SZ 13.1

    Üstün zekâsının tüm güçleri artık aldatma işine odaklanmış, emri altında bulunan meleklerin sempatisini kazanmaya çalışıyordu. Mesih’in kendisini uyarmış ve tavsiyelerde bulunmuş olmasını dahi, hain tasarılarına hizmet edecek biçimde çarpıttı. Şeytan, sevgiden kaynaklanan güvenleri nedeniyle kendisine en yakın olan kişilere, adaletsiz yargılandığını, konumuna saygı duyulmadığını ve özgürlüğünün kısıtlanmak istendiğini söyledi. Mesih’in sözlerini çarpıtmaktan, kaçamak sözlere ve doğrudan yalancılığa geçti ve Allah’ın Oğlu’nu kendisini göğün tüm sakinlerinin önünde küçük düşürmeyi tasarlamakla suçladı. Ayrıca kendisi ile sadık melekler arasında yanıltıcı bir sorun çıkarmaya çalıştı. Kendi yanına çekemediği herkesi, göksel varlıkların çıkarlarına karşı kayıtsız kalmakla suçluyordu. Aslında kendisinin yapmakta olduğu işi, Allah’a sadık kalanların üzerine atıyordu. Allah’ın kendisine adaletsiz davrandığı şeklindeki suçlamasını desteklemek içinse, Yaratıcı’nın sözlerini ve davranışlarını çarpıtmaya başvurdu. İzlediği yol, Allah’ın tasarılarına ilişkin sinsi tezlerle meleklerin aklını karıştırmaktı. Aslında basit olan her şeyi gizem bulutuna sardı ve ustalıkla saptırarak Yehova’nın 3İbranice Eski Ahit’te (Tevrat, Zebur) ilahî isim olan YHWH’in harf çevirisidir. en açık ifadelerinin üzerine dahi gölge düşürdü. İlahî yönetimle çok yakından ilişkili olan yüksek konumu, gösterilerine daha büyük bir güç veriyor, pek çoğu Gök’ün yetkisine karşı başkaldırmak için ona katılmaya ikna oluyordu.SZ 13.2

    Allah, bilgeliği ile, Şeytanın işini hoşnutsuzluk ruhu olgunlaşıp etkin isyana dönüşünceye dek sürdürmesine izin verdi. Onun planlarının gerçek niteliğinin ve eğiliminin herkesçe görülebilmesi için, bunların tamamen geliştirilmesi gerekliydi. Meshedilmiş keruv olan Parlak Yıldız çok yüceltilmişti; göksel varlıklar tarafından çok seviliyordu ve onlar üzerinde güçlü bir etkisi vardı. Allah’ın yönetimi yalnızca göğün sakinlerini değil, yarattığı tüm dünyaların sakinlerini kapsıyordu; ve Şeytan, göğün meleklerini kendisiyle birlikte isyana sürük-leyebilirse, diğer dünyaları da sürükleyebileceğini düşündü. Sorunu kendi açısından ustalıkla sundu ve tasarılarını emniyete almak için safsataya ve sahtekârlığa başvurdu. Aldatma gücü çok büyüktü, ayrıca kendisini yalanlardan oluşan bir örtünün ardında gizleyerek avantaj elde ediyordu. Sadık melekler bile onun karakterini tümüyle algılayamıyor, işlerinin nereye doğru gittiğini göremiyorlardı.SZ 14.1

    Şeytan o kadar yüksek itibarlıydı ve eylemleri gizem ile öylesine örtülmüştü ki, işlerinin gerçek niteliğinin diğer meleklere açıklanması zordu. Günah, tamamıyla gelişinceye dek, aslında olduğu habis şeymiş gibi görünmeyecekti. Daha önceden Allah’ın evreninde hiçbir yeri yoktu ve kutsal varlıkların onun doğasına ve habisliğine dair hiçbir fikri yoktu. İlahî yasayı bir kenara atmanın getireceği korkunç sonuçları tahmin edemezlerdi. Şeytan başlangıçta işini, Allah’a bağlılığını savlayan yanıltıcı bir iddia ardına gizlemişti. Allah’ın adını yüceltmeye, O’nun yönetiminin istikrarını korumaya ve göğün sakinlerinin iyiliğini sağlamaya çalışır gibi gösteriyordu kendisini. Yönetimi altındaki meleklerin akıllarına hoşnutsuzluk aşılarken, bunu ustalıkla sanki memnuniyetsizliği gidermeye çalışıyormuş gibi gösteriyordu. Allah’ın düzeninde ve yasalarında değişiklik yapılmasını istediğinde, bunu gökteki düzeni korumak için gerekli olduğu iddiasıyla ileri sürmüştü.SZ 15.1

    Allah günahla savaşırken yalnızca doğruluk ve gerçek ilkeleri ile hareket edebilirdi. Şeytan ise Allah’ın kullanamayacağı yöntemleri, yani yağcılığı ve hileyi kullanabilirdi. Allah’ın göğün sakinleri üzerine yasa teşri ederken adil davranmadığını; Kendi yaratıklarından bağlılık ve itaat talep ettiğinde yalnızca Kendisi’ni yüceltmeyi amaçladığını iddia ederek, Allah’ın sözünü çarpıtmaya çalışmış ve O’nun yönetim planını meleklerin önünde yanlış yansıtmıştı. Bu nedenle hem göğün sakinleri, hem de diğer dünyaların sakinleri önünde, Allah’ın yönetiminin adil, yasasının mükemmel olduğu örnekleriyle gösterilmelidir. Şeytan, evrenin iyiliğini asıl kendisi sağlamaya çalışıyor gibi göstermişti. Gaspçının gerçek karakteri ve asıl hedefi herkes tarafından anlaşılmalıdır. Ona, kendisini habis işleriyle ifade etme fırsatı verilmelidir.SZ 15.2

    Şeytan, kendi eylemlerinin gökyüzünde yarattığı uyumsuzluğun suçunu Allah’ın yasasının ve yönetiminin üzerine attı. Tüm kötülüklerin ilahî yönetim sonucu olduğunu bildirdi. Kendi amacının Yehova’nın kurallarını geliştirmek olduğunu iddia etti. Bu nedenle iddialarının niteliğini örnekleriyle açıklaması ve ilahî yasada teklif ettiği değişikliklerin uygulamasını göstermesi gerekliydi. Onu kendi işleri mahkum etmelidir. Şeytan başlangıçtan beri kendisinin isyan içinde olmadığını iddia etmişti. Tüm evren aldatıcının maskesinin düştüğünü görmelidir.SZ 16.1

    Sınırsız Bilgeliğin Sahibi, Şeytan’ın artık gökte kalamayacağına karar verildiği zaman dahi onu hemen yok etmedi. Allah katında ancak sevgiyle yapılan bir hizmet makbul olacağından, yaratıklarının O’na bağlılığı O’nun adaletine ve iyiliğine ikna olma temeline dayanmalıdır. Göğün ve diğer dünyaların sakinleri, günahın niteliğini veya sonuçlarını kavramaya hazırlıksız olduklarından, Allah’ın Şeytan’ı yok etmesindeki adaleti ve merhameti henüz göremezlerdi. Varlığına hemen son verilseydi, onlar Allah’a sevgiden çok korkudan ötürü kulluk edeceklerdi. Aldatıcının etkisi tümüyle yok edilmemiş, isyan ruhu tamamen silinip atılmamış olacaktı. Kötülüğün olgunlaşmasına izin verilmesi gerekmektedir. Tüm evrenin sonsuz çağlar boyu iyiliği için, Şeytan ilkelerini daha kapsamlı bir şekilde geliştirmelidir; böylece ilahî yönetime karşı yönelttiği suçlamalar tüm yaratılmış varlıklar tarafından gerçek görünümüyle görülebilir, Allah’ın adaleti ve merhameti ile O’nun yasasının değişmezliği her şüpheden sonsuza dek uzak olabilir.SZ 16.2

    Şeytan’ın isyanı, evren için gelecek tüm çağlar boyunca bir ders olacak, günahın niteliğine ve korkunç sonuçlarına sürekli olarak tanıklık edecekti. Şeytan’ın yönetiminin uygulanması, hem insanlar hem de melekler üzerindeki etkileri, ilahî yetkiyi bir kenara atmanın meyvelerinin ne olacağını gösterecekti. Allah’ın yarattığı tüm varlıkların iyiliğinin, O’nun yönetimine ve O’nun yasasına bağlı olduğuna tanıklık edecekti. Böylece bu korkunç isyan deneyiminin tarihi, tüm kutsal varlıkların suçun doğasıyla ilgili olarak aldanmalarını önleyecek ve onları günah işlemekten ve cezasını çekmekten koruyacak sürekli bir güvence olacaktı.SZ 17.1

    Gökteki mücadelenin sonuna kadar, büyük gaspçı kendini haklı göstermeye devam etti. Tüm taraftarlarıyla birlikte saadet konutlarından çıkarılması gerektiği ilan edildiğinde isyankar önder, Yaratıcı’nın yasasına olan nefretini küstahlıkla açıkladı. Meleklerin denetlenmesine gerek olmadığı, onları her zaman doğru yola iletecek olan kendi arzularına uymalarına izin verilmesi gerektiği şeklindeki iddialarını tekrarladı. İlahî kuralları özgürlüklerini kısıtladığını söyleyerek kınadı ve amacının bu kısıtlamadan kurtulan göksel varlıkların daha yüce ve daha görkemli bir varoluş düzeyine ulaşabilmeleri için yasayı ortadan kaldırmak olduğunu ilan etti.SZ 17.2

    Şeytan ve yandaşları, hep bir ağızdan, kınanmamış olsalardı hiçbir zaman isyan etmeyeceklerini belirterek, isyanlarının suçunu bütünüyle Mesih’e attılar. Sadakatsizliklerinde böylesine inatçı ve küstah, kibirle Allah’ın yönetimini devirmek için çabalayan ve buna rağmen zorba bir gücün masum kurbanları olduklarını küfürle iddia eden baş isyancı ve tüm taraftarları, sonunda gökten kovuldular.SZ 17.3

    Gökteki isyanı teşvik eden ruh, halen yeryüzünde de isyan telkin etmektedir. Şeytan meleklere uyguladığı yöntemi insanlara da uygulamaya devam etmiştir. İtaatsizliğin çocuklarında şimdi onun ruhu hüküm sürmektedir. Onlar da onun gibi Allah’ın yasasının kısıtlamalarından kurtulmaya çalışmakta ve bu yasanın ilkelerinin çiğnenmesi yoluyla insanlara özgürlük vaat etmektedirler. Günahın azarlanması halen nefret ve direniş ruhunu uyandırmaktadır. Allah’ın uyarı mesajları vicdanı uyandırdığında, Şeytan insanları kendilerini haklı çıkarmaya ve günahları için başkalarının hoşgörüsünü sağlamaya yönlendirir. Hatalarını düzeltmek yerine, sorunun tek sorumlusu sanki azarlayan kişiymiş gibi, ona karşı kızgınlık uyandırırlar. Dürüst Habil’in zamanından günümüze dek, günahı kınamaya cüret edenlere karşı gösterilen ruh hep bu olmuştur.SZ 17.4

    Şeytan, Allah’ın karakterini gökteyken yaptığı gibi çarpıtarak, O’nu katı ve acımasız olarak tanıtmış, böylece insanları günah işlemeleri için kandırmıştır. Buraya kadar başarılı olmuşken, Allah’ın adaletsiz kısıtlamalarının kendi isyanına yol açtığı gibi, insanın günaha düşmesine de neden olduğunu duyurmuştur.SZ 18.1

    Fakat Sonsuz Olan Kendi karakterini şöyle ilan etmektedir: “RAB, acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık Tanrı. Binlercesine sevgi gösterir, suçlarını, isyanlarını, günahlarını bağışlarım. Hiçbir suçu cezasız bırakmam.” Mısır’dan Çıkış 34:6, 7.SZ 18.2

    Şeytan’ın gökten kovulmasında, Allah adaletini beyan ederek tahtının şerefini korumuştur. Ancak insan bu sapkın ruhun ayartılarına teslim olarak günah işlediğinde, Allah biricik Oğlu’nu düşkün insanlık uğruna ölmesi için vererek sevgisini kanıtlamıştır. Kefarette Allah’ın karakteri açıklanır. Çarmıhın iddialı gücü, tüm evrene, Parlak Yıldız’ın seçmiş olduğu günah yolunun suçunun Allah’ın yönetimine yüklenemeyeceğini gösterir.SZ 18.3

    Mesih ile Şeytan arasındaki mücadelede, Kurtarıcı’nın yeryüzündeki hizmeti sırasında, büyük aldatıcının karakteri açığa çıkmıştır. Hiçbir şey Şeytan’ı, dünyanın Kurtarıcısı’na karşı açtığı savaş kadar etkin bir şekilde, göksel meleklerin ve tüm sadık evrenin sevgisinden mahrum bırakamazdı. Mesih’in kendisine bağlılığını bildirmesine ilişkin cüretkâr ve küfürlü isteği, O’nu dağın zirvesine ve tapınağın tepesine çıkarmasındaki küstahça cesareti, Kendisi’ni baş döndürücü yükseklikten atmaya teşvik ederken taşıdığı besbelli kötü niyeti, gittiği hiçbir yerde O’nun peşini bırakmayan aralıksız kötülüğü, kâhinlerin ve halkın kalplerine O’nun sevgisini reddetmelerini ve sonunda “O’nu çarmıha ger, çarmıha ger!” 4Bkz. Matta 27:22, 23; Markos 15:12-14; Luka 23:20, 21; Yuhanna 19:14, 15. diye bağırmalarını telkin etmesi - bunların tümü, evrende şaşkınlık ve kızgınlık uyandırmıştır.SZ 18.4

    Dünyayı Mesih’i reddetmeye teşvik eden Şeytandı. Kötülüğün efendisi, İsa’yı yok etmek için tüm gücünü ve zekâsını kullandı; zira Kurtarıcı’nın merhametinin ve sevgisinin, sevecenliğinin ve şefkatli acımasının tüm dünyaya Allah’ın karakterini gösterdiğini fark etti. Şeytan, Allah’ın Oğlu’nun ortaya koyduğu her iddiaya karşı çıktı ve Kurtarıcı’nın yaşamını acı ve kederle doldurmak için insanları kendi aracıları olarak kullandı. İsa’nın işini engellemek için başvurduğu safsata ve yalanlar, itaatsizliğin çocukları tarafından gösterilen nefret, yaşamında eşi görülmemiş bir iyilik sergileyen Kişi’ye yönelttiği zalim suçlamalar, bunların tümü kökü derinde olan bir intikam duygusundan kaynaklanıyordu. Kıskançlığın ve kötü niyetin, nefretin ve kinin bastırılmış alevleri, Golgota’da Allah’ın Oğlu’nun üzerine püskürtülürken, tüm gök bu sahneyi sessiz bir dehşetle izledi.SZ 19.1

    Büyük kurbanlık tamamlandığında, Mesih yücelere yükselmiş, şu ricayı sunana dek meleklerin tapınmasını reddetmiştir: “Bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını... istiyorum” Yuhanna 17:24. Bundan sonra, Baba’nın tahtından tarifsiz bir sevgi ve kudretle yanıt gelmiştir: “Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsın.” İbraniler 1:6. İsa’nın üzerinde tek bir leke dahi kalmamıştır. Kendini alçaltması sona ermiş, kurbanlığı tamamlanmış, O’na her adın üstünde olan ad bağışlanmıştır.SZ 19.2

    Şimdi Şeytan’ın suçu mazeretsiz olarak açığa çıkmıştı. Yalancı ve katil olan gerçek karakterini ortaya sermişti. Göğün sakinleri üzerinde egemen olmasına izin verilecek olsaydı, denetimi altındaki insanoğullarını yönettiği ruhu göstereceği belli olmuştu. Allah’ın yasasını çiğnemenin özgürlük ve yücelik getireceğini iddia etmişti; ancak bunun yalnızca esaret ve aşağılaşma sonucunu verdiği görülmüştü.SZ 20.1

    Şeytan’ın ilahî karaktere ve yönetime yönelttiği yalan dolu suçlamalar gerçek görünümleriyle ortaya çıkmıştır. Allah’ı, sadece Kendisi’ni yüceltme amacıyla yaratıklarından teslimiyet ve itaat beklemekle suçlamış, Yaratıcı’nın başka herkesten özveri talep ettiği halde, Kendisi’nin hiçbir özveride ve fedakârlıkta bulunmadığını beyan etmişti. Şimdi ise evrenin Hakimi’nin, düşkün ve günahlı insanlık uğruna, sevginin ortaya koyabileceği en büyük fedakârlığı yaptığı görülmüştür; zira “Tanrı... dünyayı Mesih’te kendisiyle barıştırdı.” 2. Korintliler 5:19. Ayrıca, Parlak Yıldız’ın şeref ve üstünlük arzusuyla günahın girişine kapı açtığı, öte yandan Mesih’in ise günahı yok etmek için Kendi’ni alçalttığı ve ölümüne kadar itaat ettiği de görülmüştür. 5Bkz. Filipililer 2:8. 20SZ 20.2

    Allah, isyan ilkelerinden ne kadar nefret ettiğini ortaya koymuştu. Tüm gök, hem Şeytan’ın mahkum edilişinde, hem de insanın kurtarılmasında, O’nun adaletinin açığa çıktığını gördü. Parlak Yıldız, Allah’ın yasası değişmez ve cezası affedilemez ise, her günahkârın sonsuza dek Yaratıcı’nın lütfundan mahrum kalması gerektiğini savunmuştu. Günahlı insanlığın kurtarılamayacak bir konumda olduğunu, bu nedenle kendisinin avı olmayı hak ettiklerini iddia etmişti. Fakat Mesih’in ölümü, insanın lehine çürütülemeyecek bir tez olmuştur. Yasanın cezası Allah’a eşit Olan’ın üzerine gelmiş, böylelikle insan hem Mesih’in doğruluğunu kabul etme, hem de, tövbekâr ve alçakgönüllü bir yaşam ile, Şeytan’ın gücü üzerinde Allah’ın Oğlu’nun kazandığı gibi bir zafer kazanma özgürlüğüne kavuşmuştur. Böylece, Allah’ın adil olduğu, ancak aynı zamanda İsa’ya iman edenleri akladığı görülür.SZ 20.3

    Fakat Mesih’in acı çekmek ve ölmek üzere yeryüzüne gelmesinin tek nedeni insanın kurtuluşunu tamamlamak değildi. O, “Kutsal Yasa’yı büyük ve yüce kılmak” 6Bkz. Yeşaya 42:21. için gelmişti. Yalnızca bu dünyanın sakinlerinin yasaya doğru gözle bakmalarını sağlamak için değil, ayrıca evrendeki tüm dünyalara Allah’ın yasasının değişmez olduğunu göstermek için. Yasanın gereklilikleri bir kenara atılabilecek olsaydı, Allah’ın Oğlu’nun yasanın çiğnenmesine kefaret olarak canını vermesine gerek olmazdı. Mesih’in ölümü onun değişmezliğini kanıtlıyor. Ve günahkârların kurtarılabilmesi için sınırsız sevginin Baba’yı ve Oğul’u yapmaya sevk ettiği fedakârlık, -bu kefaret tasarısından başka bir şeyin başaramayacağı şeyiAllah’ın yasasının ve yönetiminin temelinde adalet ve merhamet bulunduğunu, tüm evrene göstermektedir.SZ 21.1

    Yargının son infazında, günahın varlığının hiçbir sebebi olmadığı görülecektir. Tüm yeryüzünün Yargıcı, Şeytan’a “Neden Bana isyan ettin ve Krallığım’ın tebaasını Benden çaldın?” diye sorduğunda, kötülüğün mucidi buna hiçbir mazeret gösteremeyecektir. Her ağız kapanacak, isyanın tüm ordularının dili tutulacaktır.SZ 21.2

    Golgota'daki haç bir yandan yasanın değişmezliğini beyan ederken, diğer yandan evrene günahın bedelinin ölüm olduğunu bildirmektedir. Kurtarıcı’ nın son soluğunda söylediği “ Tamamlandı” 7Bkz. Yuhanna 19:30. ile, Şeytan için ölüm çanları çalmıştır. O zaman çoktan beridir sürmekte olan büyük mücadele sonuçlandırılmış, kötülüğün nihai olarak silinmesine kesin olarak karar verilmiştir. Allah’ın Oğlu, “ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis’i, ölüm aracılığıyla etkisiz kılmak üzere” mezarın kapılarından geçmiştir. İbraniler 2:14. Parlak Yıldız’ın kendini yüceltme arzusu onu şu sözleri söylemeye sevk etmişti: “Tahtımı Tanrı'nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım... kendimi Yüceler Yücesi’yle eşit kılacağım.” Allah şöyle bildirir: “Seni yeryüzünde küle çevirdim... bir daha var olmayacaksın.” Yeşaya 14:13, 14; Hezekiel 28:18, 19. “İşte o gün geliyor, fırın gibi yanıyor; ve bütün kibirliler, ve kötülük işleyenlerin hepsi, saman olacaklar; ve gelmekte olan gün onları yakacak, orduların RABBİ diyor, öyle ki, onlarda kök ve dal bırakmıyacak.” Malaki 4:1 (eski çeviri).SZ 21.3

    Tüm evren günahın niteliğine ve sonuçlarına tanık olmuş olacak. Ve eğer başlangıçta yapılmış olsa melekleri korkutacak ve Allah’ın adını lekeleyecek olan yok edilişi, şimdi ise O’nun isteğini yapmaktan zevk alan ve kalplerinde O’nun yasası olan varlıkların evreninde O’nun sevgisini kanıtlayacak ve itibarını ortaya koyacaktır. Kötülük bir daha asla görülmeyecektir. Allah’ın sözü şöyle diyor: “İkinci defa sıkıntı ayaklanmayacak” Nahum 1:9 (eski çeviri). Şeytan’ın esaret boyunduruğu diyerek kınadığı Allah’ın yasası, özgürlük yasası olarak itibar görecektir. Sınanmış ve kanıtlanmış bir yaratılış, karakteri kendilerinin önünde sonsuz sevgi ve sınırsız bilgelik şeklinde sergilenmiş olan Kişi’ye bağlılıktan bir daha asla dönmeyecektir.SZ 22.1

    Larger font
    Smaller font
    Copy
    Print
    Contents