Yahudiler kendi ahlak anlayışlarıyla gurur duyuyor ve putperest ulusların tensel zevklere ilişkin uygulamalarına dehşetle bakıyorlardı. İmparatorluğun Filistin’e getirdiği Romalı subayların varlığı halka sürekli bir hakaret niteliğindeydi, zira bu yabancılarla birlikte putperest adetleri, şehveti ve sefahati ülkeye sel gibi akmıştı. Kefarnahum’da, Romalı subaylar neşeli sevgilileriyle geçit törenleri ve gezinti yerlerinde boy gösteriyor, eğlence gemileri sakin suların üzerinde süzülürken sefahat sesleri gölün sessizliğini bozuyordu. Halk İsa’dan bu zümreye karşı sert bir kınama duymayı umuyordu, fakat kendi kalplerindeki kötülüğü gözler önüne seren sözleri dinlediklerinde ne büyük bir hayret içinde kalmışlardı! BDD 61.1
İsa’nın dediği gibi, kötülük düşüncesi sevilip beslendiğinde -ne kadar gizli olursa olsun- günahın kalpte halen hüküm sürdüğünü gösterir. Can hâlâ acılık içindedir ve fesadın zinciriyle bağlıdır. Ahlaksızlık sahnelerini düşünmekten zevk alan, kendisini kötü düşünceye, şehvetli bakışa kaptıran kişi, açık günahta, utanç ve yürekler acısı keder yükü ile birlikte, ruhunun iç odalarına saklamış olduğu kötülüğün gerçek karakterini görebilir. Bir kişi ayartılma döneminin etkisiyle derin bir günaha düşerse, bu ayartılma açığa çıkan kötülüğü yaratmamış, fakat sadece kalpte zaten saklanmakta olanı ge-liştirmiş ya da ortaya çıkarmıştır. Bir insan “içinden nasıl dü-şünürse kendisi öyledir;” zira “hayatın kaynakları” kalptendir (Süleyman’ın Özdeyişleri 23:7 [KM]; 4:23 [KM]). BDD 61.2