Bu sözler, hayret içindeki kalabalığın kulaklarına tuhaf ve yeni bir şey olarak düşer. Bu öğreti, o zamana dek rahipler ya da hahamlardan öğrendikleri her şeye aykırıdır. Bunda gururlarını okşayacak ya da tutkulu umutlarını besleyecek hiçbir şey göremezler. Ancak bu yeni Öğretmen’de onları adeta büyüleyen bir güç vardır. Çiçekten gelen hoş koku gibi, O’nun öz varlığından da ilahî sevginin tatlılığı akmaktadır. Sözleri “yeni biçilmiş çayıra düşen yağmur gibi, toprağı sulayan bereketli yağmurlar gibi” dökülmektedir (Mez- mur 72:6). Tümü, içgüdüsel olarak, burada canın sırlarını okuyan, ancak yine de onlara müşfik merhametle yaklaşan Biri’nin bulunduğunu hissetmektedir. Kalpleri O’na açılır, ve dinledikçe, Kutsal Ruh onlara insanlığın tüm çağlarda öğrenmeye son derece ihtiyacı olduğu dersin manasından bir şeyler açıklar. BDD 14.1
Mesih’in zamanında, halkın dini önderleri ruhsal hazineler bakımından zengin olduklarını sanıyorlardı. Ferisinin “Tanrım, öbür insanlara... benzemediğim için sana şükrederim” (Luka 18:11) şeklindeki duası, kendi toplumsal sınıfının, ve büyük ölçüde de tüm ulusun duygularını ifade ediyordu. Fakat İsa’yı çevreleyen kalabalıkta, kendi ruhsal fakirliklerinin idrakinde olan bazı kişiler vardı. Petrus, balık ağını çekerlerken gerçekleşen mucizede Mesih’in ilahî gücü açığa çıktığında, Kurtarıcı’nın ayakları dibine düşerek “Ya Rab, benden uzak dur, ben günahlı bir adamım” (Luka 5:8) diye haykırmıştı; aynı şekilde dağda toplanan kalabalıkta da, O’nun paklığının huzurunda kendilerini “zavallı, acınacak durumda, yoksul, kör ve çıplak” hisseden canlar vardı (Vahiy 3:17); ve bu kişiler “Tanrı’nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu”nu özlemle bekliyorlardı (Titus 2:11). Mesih’in selamlama sözleri bu insanlarda umut uyandırmıştı; hayatlarının Allah’ın takdisi altında olduğunu görmüşlerdi. BDD 14.2
İsa, bereket kâsesini kendilerini ‘zengin ve zenginleşmiş’ olarak gören (Vahiy 3:17), hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan ve lütufkâr armağandan küçümsemeyle yüz çeviren kişilere sunmuştu. Kendisini bütün hisseden, epey iyi olduğunu düşünen ve kendi durumundan memnun olan kişi, Mesih’in lütuf ve doğruluğundan pay almaya çalışmaz. Gurur hiçbir eksiklik hissetmez, bu nedenle kalbin kapısını Mesih’e ve O’nun vermek için gelmiş olduğu sonsuz bereketlere karşı kapatır. Böyle bir insanın kalbinde İsa’ya yer yoktur. Kendi gözlerinde zengin ve şerefli olan kişiler, Allah’ın bereketini imanla istemezler ve dolayısıyla alamazlar. Kendilerini dolu hissederler, bu yüzden boş giderler. Kendi kendilerini kurtarmalarının, ya da kendiliklerinden herhangi bir doğru eylemde bulunmalarının mümkün olmadığını bilenler, Mesih’in bahşedebileceği yardımın değerini bilirler. Bunlar ruhta fakir olanlardır, O’nun ne mutlu onlara dediği kişilerdir. BDD 15.1
Mesih, bağışladığı kişileri önce tövbekâr eder, günaha dair ikna etmek ise Kutsal Ruh’un işidir. Kalpleri Allah’ın ikna edici Ruhu tarafından harekete geçirilenler, kendilerinde iyi olan hiçbir şey olmadığını görürler. O zamana dek yaptıkları her şeyin benlik ve günahla karışık olduğunu fark ederler. Perişan haldeki vergi görevlisi gibi, uzakta durup, gözlerini göğe kaldırmaya bile cüret edemeyerek, şöyle haykırırlar: “Tanrım, ben günahkâra merhamet et” (Luka 18:13). Ve kutsanırlar. Tövbekârlar için bağışlanma vardır; zira Mesih “dünyanın gü-nahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu” dur (Yuhanna 1:29). Allah’ın vaadi şöyledir: “Suçlarınız kırmız gibi olsa da, kar gibi beyaz olur; kırmız böceği gibi kızıl olsa da, yapağı gibi olur.” “Ve size yeni yürek vereceğim. ... Ve Ruhumu içinize koyaca-ğım” (Yeşaya 1:18 [KM]; Hezekiel 36:26, 27 [KM]). BDD 15.2
İsa, ruhta fakir olanlar için, “Göklerin Egemenliği onla- rındır” demektedir. Bu krallık, Mesih’in izleyicilerinin umut ettiği gibi, geçici ve dünyevi bir egemenlik değildir. Mesih, in-sanlara kendi sevgisinin, kendi lütfunun, kendi doğruluğunun ruhsal krallığını açıyordu. Mesih’in egemenliğinin belirtisi, İnsanoğlu'na benzerlik ile ayırt edilir. O’nun tebaası ruhta fakir olanlar, yumuşak huylu olanlar, doğruluk uğruna zulüm gören-lerdir. Göklerin krallığı onlarındır. Henüz bütünüyle tamam-lanmış olmasa da, onları “kutsalların ışıktaki mirasına ortak ol-maya yeterli” kılacak olan çalışma başlamıştır (Koloseliler 1:12). BDD 16.1
Canlarındaki büyük fakirliğin farkında olan herkes, ken-dilerinde iyi olan hiçbir şey olmadığını hissedenler, İsa’ya ba-karak doğruluğa ve güce kavuşabilirler. O, “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin” demektedir (Matta 11:28). Fakirliğinizi, O’nun lütfunun zenginliğiyle değiştirmenizi buyurmaktadır. Biz Allah’ın sevgisine layık değiliz, fakat gü-vencemiz olan Mesih layıktır ve O’na gelen herkesi kurtarmaya fazlasıyla muktedirdir. Geçmişteki tecrübeniz ne olmuşsa olsun, şu andaki durumunuz ne kadar umut kırıcı olursa olsun, İsa’ya olduğunuz gibi, zayıf, çaresiz ve umutsuz bir halde gelirseniz, müşfik Kurtarıcımız sizi ta uzaktan karşılayacak ve sevgi dolu kollarıyla sizi kucaklayarak, kendi doğruluk kaftanını size giydirecektir. Bizi, kendi karakterinin beyaz giysisiyle kuşanmış olarak, Baba’nın huzuruna sunar. Allah’ın önünde bizi savunarak, şöyle der: Ben günahkâr olanın yerini aldım. Bu asi çocuğa değil, Bana bak. Şeytan, bizi günahla suçlayarak ve kendisine ait ganimetler olduğumuzu iddia ederek, canlarımıza karşı ne kadar yüksek sesle karşı gelirse gelsin, Mesih’in kanı ondan daha da büyük bir güçle şefaate bulunur. BDD 16.2
“Benim için şöyle diyecekler: ‘Doğruluk ve güç yalnız RAB’dedir’ ... bütün İsrail soyu RAB tarafından aklanacak, O’nunla övünecek” (Yeşaya 45:24, 25). BDD 17.1