İsa, ancak kendimiz de başkalarını bağışladığımız sürece Allah tarafından bağışlanabileceğimizi öğretiyor. Bizi O’na çeken Allah’ın sevgisidir, ve bu sevgi kardeşlerimize karşı sevgi meydana getirmeden kalplerimize dokunamaz. BDD 107.4
İsa, Rabb’in Duası’nı tamamladıktan sonra, şunları ekledi: “Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.” 58Bkz. Matta 6: 14, 15. Ed. Bağışlayıcı olmayan kişi, Allah’tan merhamet görebileceği tek yolu kendi eliyle kesmektedir. Bizi inciten kişiler hatalarını itiraf etmedikleri sürece onları bağışlamamaya hakkımız olduğunu düşünmemeliyiz. Şüphesiz, pişmanlık ve itiraf ile kalplerini alçaltmak onların görevidir; ancak bizim de bize karşı suç işleyenlere, hatalarını ister itiraf etsinler, ister etmesinler, şefkat ruhu göstermemiz gereklidir. Bizi ne kadar derinden yaralamış olurlarsa olsunlar, kin tutarak uğradığımız zarardan ötürü kendimize acımak yerine, Allah’a karşı işlediğimiz suçlardan ötürü bağışlanmayı dilediğimiz gibi, bizim de bize kötülük yapmış olanları bağışlamamız gerekir. BDD 107.5
Ancak bağışlamanın anlamı pek çok kişinin sandığından daha kapsamlıdır. Allah “bol bol bağışlayaca[ğı]” vaadinde bulunurken, adeta bu vaadin anlamı kavrayabileceğimiz her şeyi aşacak gibi, şunları eklemektedir: “‘Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil’ diyor RAB. ‘Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir’” (Yeşaya 55:7-9). Allah’ın bağışla- yıcılığı yalnızca bizi mahkûmiyetten kurtardığı adli bir eylem değildir. Yalnızca günahın bağışlanması değil, aynı zamanda günahtan kurtulmadır. Kalbi dönüştüren şey, kurtaran sevginin akmasıdır. Davut “Bende temiz yürek yarat, ey Allah; ve içimde doğru ruh tazele” diye dua ettiğinde, bağışlayıcılığı doğru bir şekilde kavramıştı (Mezmur 51:10 [KM]). Ve yine, şöyle diyor: “Doğu batıdan ne kadar uzaksa, o kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı” (Mezmur 103:12). BDD 108.1
Allah Mesih’te günahlarımıza karşılık olarak kendisini verdi. Bize kendi sevgisini gösterebilsin ve bizi kendisine yaklaştırabilsin diye, “doğru kişi olarak doğru olmayanlar için” 59Bkz. 1. Petrus 3:18. Çev. haçta korkunç bir ölüme katlandı, bizim için suç yükünü taşıdı. Ve şöyle diyor: “Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın” (Efesliler 4:32). İlahî Yaşam olan Mesih içinizde yaşasın, ve umutsuzlarda umut uyandıracak ve günahtan muzdarip kalbe göğün huzurunu getirecek olan göksel sevgiyi sizin aracılığınızla açıklasın. Allah’a geldiğimizde, bizi kapıda karşılayan durum, O’ndan merhamet görerek bizim de kendimizi O’nun lütfunu başkalarına göstermeye adamamızdır. BDD 108.2
Allah’ın bağışlayıcı sevgisini alabilmemiz ve aktara-bilmemiz için zaruri olan bir şey, O’nun bize olan sevgisini bilmek ve buna inanmaktır (1. Yuhanna 4:16). Şeytan, bu sevginin farkına varamamamız için elinden gelen tüm al-datmacalarla çalışmaktadır. Hatalarımızın ve suçlarımızın, Rabb’in dualarımıza kulak vermeyeceği ve bizi bereketleyerek kurtarmayacağı kadar büyük olduğuna bizi inandırmak ister. Kendimizde zayıflıktan başka bir şey göremeyiz, kendimizi Allah’a beğendirecek hiçbir şey yoktur, böylece Şeytan da bize bunun faydasız olduğunu; karakterimizdeki kusurları düzel- temeyeceğimizi söyler. Allah’a gelmeye çalıştığımızda düşman şöyle fısıldar: Dua etmenin hiçbir yararı yok; o kötü şeyi yapmadın mı? Allah’a karşı günah işleyerek kendi vicdanına aykırı davranmadın mı? Ancak biz de düşmana “O’nun Oğlu İsa’nın kanı[nın] bizi her günahtan arındır[dığını]” söyleyebiliriz (1. Yuhanna 1:7). Günah işlediğimizi ve dua edemediğimizi hissettiğimizde, işte o zaman dua etme zamanıdır. Utanıyor olabilir ve kendimizi çok aşağılanmış hissedebiliriz, fakat dua etmeli ve inanmalıyız. “‘Mesih İsa günahkârları kurtarmak için dünyaya geldi’ sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule layık bir sözdür. Günahkârların en kötüsü benim” (1. Timoteos 1:15). Bağışlanma, Allah’la barışma, bize işleri-mizin karşılığında ödül olarak gelmez, günahkâr insanların liyakatinden dolayı bahşedilmez; fakat bize bir armağandır, bahşedilmesinin temeli Mesih’in lekesiz doğruluğundadır. BDD 109.1
Günahı mazur göstererek suçumuzu azaltmaya çalış- mamalıyız. Allah’ın günaha verdiği hükmü kabul etmeliyiz, bu da gerçekten çok ağırdır. Günahın korkunç büyüklüğünü sadece Golgota ortaya koyabilir. Kendi suçumuzu taşımak zorunda kalsaydık bizi ezerdi. Fakat günahsız olan Mesih bizim yerimizi aldı; hak etmediği halde fesatlarımızı O taşıdı. “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır” (1. Yuhanna 1:9). Yüce gerçek! - Kendi yasasına sadık, ancak yine de İsa’ya iman eden herkesin Aklayıcısı. “Senin gibi suçları silen, kendi halkından geride kalanların isyanlarını bağışlayan başka tanrı var mı? Sonsuza dek öfkeli kalmazsın, çünkü sadık olmaktan hoşlanırsın” (Mika 7:18). BDD 110.1