Elçilerin günlerinde Hristiyan imanlılar samimiyetle ve şevkle doluydular. Efendi için öyle yorulmaksızın çalıştılar ki, nispeten kısa bir zamanda, sert düşmanlığa rağmen, krallığın müjdesi yeryüzünün insan yaşayan tüm bölgelerinde duyuruldu. Bu zamanda İsa’nın izleyicileri tarafından gösterilen gayret, her çağdaki imanlıları teşvik etmesi için ilham kalemi tarafından kayda geçirildi. Rab İsa’nın elçilerin dönemindeki bütün Hristiyan kilisesinin simgesi olarak kullandığı Efes kilisesi hakkında, sadık ve gerçek Tanık şöyle bildirdi: “Yaptıklarını, çalışkanlığını, sabrını biliyorum. Kötü kişilere katlanamadığını da biliyorum. Elçi olmadıkları halde kendilerini elçi diye tanıtanları sınadın ve onları yalancı buldun. Evet, sabırlısın, adım uğruna acılara dayandın ve yılmadın” (Vahiy 2:2, 3). EI 499.1
Efes’teki kilisenin deneyimi başlangıçta çocuklara mahsus bir sadelik ve coşkunlukla göze çarpıyordu. İmanlılar samimiyetle Allah’ın her sözüne itaat etmeye çalışıyordu ve hayatları Mesih’e karşı ciddi ve samimi bir sevgiyi sergiliyordu. Allah’ın isteğini yapmaktan sevinç duyuyorlardı, çünkü Kurtarıcı kalıcı mevcudiyetiyle kalplerinde ikamet ediyordu. Kurtarıcıları’na karşı sevgiyle dolu olarak, en büyük amaçları O’na canlar kazanmaktı. Mesih’in lütfunun değerli hazinesini kendilerine saklamayı düşünmüyorlardı. Çağrılarının önemini hissediyorlardı; ve “ Yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun” mesajının ağırlığını yüreklerinde duyarak, kurtuluşun sevindirici haberini yeryüzünün en uzak sınırlarına dek taşımak için yanıp tutuşuyorlardı. Böylece dünya onların İsa ile birlikte bulunduklarını fark etti. 1Bkz. Elçilerin İşleri 4:13. Günahkâr insanlar, tövbe etmiş, bağışlanmış, temizlenmiş ve kutsanmış olarak, Oğlu aracılığıyla Allah’la birlikteliğe getirildiler. EI 499.2
Kilisenin üyeleri duygu ve düşüncede ve eylemde birdi. Mesih’e karşı sevgi, onları birbirine bağlayan altın zincirdi. Rabb’i daha iyi ve daha mükemmel bir şekilde tanımak için Rab bilgisinin ardına düştüler, ve hayatlarında Mesih’in sevinci ve selameti sergilendi. Yetimleri ve dulları sıkıntılarında ziyaret ettiler, kendilerini dünyanın lekelerinden uzak tuttular, zira böyle yapmamalarının iman ikrarlarına aykırı olacağını ve Kurtarıcıları’nı inkâr etmek anlamına geleceğini biliyorlardı. EI 500.1
İş her kentte ileri götürüldü. Canlar ihtida ettiler, onlar da almış oldukları paha biçilemez hazineyi başkalarına anlatmak zorunda olduklarını hissettiler. Kendi zihinlerini aydınlatmış olan ışığın başkaları üzerinde de parladığını görmeden rahat edemezlerdi. İmansızlardan oluşan büyük kalabalıklara Hris- tiyan umudunun nedenleri sunuldu. Hata yapanlara, dışlanmışlara ve bir taraftan gerçeği bildiğini iddia ederken diğer taraftan Allah’tan çok eğlenceyi seven2Bkz. 2. Tim oteos 3:4. kişilere, sıcak, ilhamlı ve kişisel bir şekilde yaklaşıldı. EI 500.2
Ancak bir süre sonra imanlıların gayreti sönmeye başladı ve Allah’a ve birbirlerine olan sevgileri azaldı. Soğukluk kiliseye sızdı. Bazıları gerçeği ne harika bir şekilde aldıklarını unuttular. Eski bayraktarlar nöbet yerlerinde birer birer düştüler. Bu öncülerin yüklerini paylaşabilecek, dolayısıyla bilgece önderliğe hazırlanabilecek olan bazı genç işçiler, sıklıkla tekrarlanan gerçeklerden sıkılarak usandılar. Yeni ve heyecan verici bir şeyler arayışlarında, pek çok zihne daha hoş gelecek fakat müjdenin temel ilkeleriyle uyumlu olmayan yeni doktrinsel görüşleri getirmeye çalıştılar. Aşırı özgüvenleri ve ruhsal körlükleri nedeniyle, bu safsataların pek çok kişiyi geçmişteki deneyimleri sorgulamaya iteceğini, dolayısıyla kafa karışıklığına ve inançsızlığa neden olacağını fark edemediler. EI 500.3
Bu sahte öğretiler ileri sürülürken, farklılıklar başgös- terdi ve pek çok kişinin gözleri İsa’yı imanlarının Yaratıcısı ve Tamamlayıcısı olarak görmekten döndürüldü. Önemsiz doktrinsel hususların tartışılması ve insan uydurması hoş masalların derin düşünülmesi, müjdeyi duyurmakla geçirilmesi gereken zamanın boşa harcanmasına neden oldu. Gerçeğin sadık bir şekilde sunulmasıyla ikna olabilecek ve ihtida edebilecek olan büyük kalabalıklar uyarılmadan bırakıldılar. Dindarlık hızla azalarak yok oluyordu, ve Şeytan Mesih’in izleyicisi olduklarını iddia edenler üzerinde üstünlük kazanacak gibi görünüyordu. EI 501.1
İşte Yuhanna kilise tarihinin bu kritik zamanında sürgüne gönderildi. Onun sesine kilisede hiç bu kadar ihtiyaç duyulmamıştı. Hizmetteki eski çalışma arkadaşlarının neredeyse hepsi şehit edilmişti. İmanlıların geri kalanları sert düşmanlıkla karşılaşıyordu. Görünüşe göre, Mesih’in kilisesinin düşmanlarının zafer kazanacağı gün çok uzak değildi. EI 501.2
Fakat Rabb’in eli karanlıkta görünmeden işliyordu. Allah’ın takdiriyle, Yuhanna Mesih’in ona kendisinin ve kiliseleri ay-dınlatmak için ihtiyaç duyulan ilahî gerçeğin harika bir vahyini verebileceği bir yere götürüldü. EI 501.3
Gerçeğin düşmanları Yuhanna’yı sürgün ederken Allah’ın sadık tanığının sesini sonsuza dek susturabileceklerini ummuşlardı; fakat Patmos adasında öğrenci, etkisiyle zamanın sonuna kadar kiliseyi güçlendirmeye devam edecek olan bir mesaj aldı. Yanlış hareketlerinin sorumluluğundan kurtulmamış olsalar da, Yuhanna’yı sürgün edenler Allah’ın elinde Gök’ün amacını yerine getiren birer araca dönüşmüşler; ışığı söndürmek için gösterilen çabalar ise gerçeğin daha da net bir şekilde açığa çıkmasını sağlamıştı. EI 501.4
Yücelik Rabbi sürgündeki elçiye bir Sebt gününde göründü. Yuhanna Sebt gününü Yahudiye’nin kasabalarında ve kentlerinde halka vaaz ettiği zamanki gibi kutsal olarak tutuyordu. O günle ilgili olarak verilmiş olan değerli vaatleri kendisinin sayıyordu. Yuhanna şöyle yazıyor: “Rab’bin gününde Ruh’ta oldum ve arkamda boru sesi gibi yüksek bir ses işittim, şöyle diyordu: Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu Benim. Ve benimle konuşan sesi görmek için döndüm; ve döndüğümde yedi altın şamdan, ve yedi şamdan ortasında, ayağa kadar uzanan giysiyle giyinmiş ve göğsüne altın kuşak kuşanmış İnsanoğlu’na benzer birini gördüm” (Vahiy 1:10-13 [Kİ, derkenar notu]). EI 502.1
Bu sevilen öğrenciye büyük lütuf verilmişti. Efendisi’ni Getsemani’de, ızdırabın getirdiği kan damlaları yüzündey- ken, görünümü “görünüşü insanınkinden, ve şekli adam oğullarınınkinden... bozulmuş” olarak görmüştü (Yeşaya 52:14 [KM]). O’nu Romalı askerlerin ellerinde, eski mor bir kaftan giydirilmiş ve başına dikenlerden bir taç takılmış olarak görmüştü. O’nu Golgota’daki çarmıhta asılı olarak, zalim alayların ve küfürlerin hedefi olarak görmüştü. Şimdi Yuhanna’ya Rabbi’ne bir kez daha bakması için izin verilir. Fakat O’nun görünümü ne kadar da değişmiştir! O artık insanlar tarafından hor görülen ve aşağılanan Elemler Adamı değildir. Göksel parlaklığa sahip bir giysi giyinmiştir. “Başı, saçı ak yapağı gibi beyaz, kar gibi bembeyaz [dır]. Gözleri alev alev yanan ateş[tir] sanki. Ayakları, ocakta kor haline gelmiş parlak tunca ben[zer]” (Vahiy 1:14, 15). Sesi, gürül gürül akan suların müzikli sesi gibidir. Yüzü güneş gibi parlamaktadır. Elinde yedi yıldız vardır; ve ağzından, sözünün gücünü simgeleyen, iki ağızlı keskin bir kılıç çıkmaktadır. Patmos, dirilmiş olan Rabb’in görkemiyle göz kamaştırıcı bir yer haline gelir. EI 502.2
Yuhanna devam ediyor: “O’nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım. O ise sağ elini üzerime koyup şöyle dedi: ‘Korkma!’ ” (17. ayet). EI 503.1
Yuhanna, yüceltilmiş Rabbi’nin huzurunda yaşayabilmek üzere güçlendirilmişti. Bundan sonra, hayret dolu bakışlarının önünde göğün görkemli yücelikleri açıldı. Allah’ın tahtını görmesine, ve yeryüzündeki çatışmaların ötesine bakarak, kurtarılanlardan oluşan, beyaz kaftanlar giymiş kalabalığı seyretmesine izin verildi. Göksel meleklerin müziğini ve Kuzu’nun kanı nedeniyle ve tanıklıklarının sözü nedeniyle3Bkz. Vahiy 12:11 (Kİ) galip gelenlerin zaferli ezgilerini işitti. Kendisine verilen vahiyde, Allah’ın halkının deneyimine ilişkin heyecan verici sahneler birbiri ardınca açıldı, ve kilisenin tarihi zamanın sonuna dek önceden bildirildi. Son derece önemli konular, benzetmeler ve simgeler aracılığıyla Yuhanna’ya sunuldu, o da, kendi döneminde ve gelecek dönemlerde yaşayan Allah EI 503.2
halkının kendilerini bekleyen tehlikeleri ve çatışmaları bilgelikle anlayabilmeleri için, bunları kaydetmeliydi. EI 503.3
Bu vahiy, Hristiyanlık dönemi boyunca kiliseye kılavuzluk ve teselli sağlamak için verilmişti. Yine de din öğretmenleri bunun mühürlü bir kitap olduğunu ve sırlarının açıklanamayacağını iddia etmişlerdir. Dolayısıyla pek çok kişi bu peygamberlik kaydından yüz çevirmiş, ona zaman ayırmayı ve sırlarını incelemeyi reddetmişlerdir. Fakat Allah halkının kitabı böyle ele almalarını arzulamaz. O, “İsa Mesih’in vahyidir. Tanrı yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermesi için O’na bu vahyi verdi.” Rab şöyle bildiriyor: “Bu peygamberlik sözlerini okuyana, burada yazılanları dinleyip yerine getirene ne mutlu! Çünkü beklenen zaman yakındır” (1. ve 3. ayetler). “Bu kitaptaki peygamberlik sözle-rini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır. Bunlara tanıklık eden, ‘Evet, tez geliyorum!’ diyor” (Vahiy 22:18-20). EI 503.4
Vahiyde, Allah’ın derin şeyleri resmedilmektedir. İlhamla yazılmış sayfalarına verilen ad, “Vahiy,” yani açıklama, 4Vahiy kitapçığının İngilizce adı olan “Revelation,” “açığa çıkarm a, ifşa etm e” anlamlarına gelir. Bu kitapçığa daha pek çok dilde de “açm a, açılım, açıklama” anlamlarına gelen adlar verilmiştir. onun mühürlü bir kitap olduğu ifadesiyle çelişmektedir. Açıklama, bir şeyin ifşa edilmesi demektir. Rabb’in kendisi bu kitapta yer alan sırları kuluna açıklamıştır, ve bunların herkesin incelemesine açık olmalarını amaçlamaktadır. Onun gerçekleri, Yuhanna’nın zamanında yaşayanlar gibi, dünya tarihinin son zamanlarında yaşayanlara da bildirilmektedir. Bu peygamberlik sözünde resmedilen bazı sahneler geçmişte yaşanmıştır, bazıları şu anda meydana gelmektedir; bazıları karanlığın güçleri ile göğün Önderi arasındaki büyük çatışmayı gözler önüne sermekte, bazıları ise kurtarılanların yenilenen yeryüzünde yaşadıkları zaferleri ve sevinçleri ortaya koymaktadır. EI 504.1
Hiç kimse, Vahiydeki her simgenin anlamını açıklayamadığından ötürü, içerdiği gerçeğin anlamını öğrenmeye çalışmak için bu kitabı araştırmasının gereksiz olduğunu düşünmesin. Bu sırları Yuhanna’ya açan Kişi, gerçeği gayretle araştırana göksel şeylerin önceden alınan bir tadını verecektir. Kalpleri gerçeği almak için açık olanların onun öğretilerini anlamaları sağlanacaktır, ve onlara “bu peygamberlik sözlerini okuyana, burada yazılanları dinleyip yerine getirene” vaat edilen bereket bahşedilecektir. EI 504.2
Vahiy'de, Kutsal Kitap’ın tüm kitapçıkları bir araya gelir ve sona erdirilirler. Burada, Daniel’in kitabının tamamlanışı vardır. Bu kitapçıklardan biri bir peygamberlik sözü; diğeri ise bir açıklamadır. Mühürlenen kitap Vahiy değil, Daniel’in peygamberlik sözlerinin son günlere ilişkin bölümüdür. Melek şöyle dedi: “Fakat sen, ey Daniel, sonun vaktine kadar bu sözleri sakla, ve kitabı mühürle” (Daniel 12:4 [KM]). EI 504.3
Elçiye gözü önünde açılanları kaydetmesini emreden Kişi Mesih’ti. “Gördüklerini kitaba yaz” dedi, “ve yedi kiliseye, yani Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfiya ve Laodikya’ya gönder.” “Diri Olan Ben’im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. ... Bunun için gördüklerini, şimdi olanları ve bundan sonra olacakları yaz. Sağ elimde gördüğün yedi yıldızla yedi altın kandilliğin sırrına gelince, yedi yıldız yedi kilisenin melekleri, yedi kandillikse yedi kilisedir” (Vahiy 1:11, 18-20). EI 505.1
Yedi kilisenin adları, Hristiyanlık Döneminin çeşitli za-manlarındaki kiliseyi simgelemektedir. 7 rakamı tamlığı ifade eder ve mesajların zamanın sonuna dek uzandığı gerçeğini simgeler, kullanılan simgeler ise kilisenin dünya tarihinin çeşitli dönemlerindeki durumunu ortaya koyar. EI 505.2
Mesih’ten, altın şamdanların arasında yürür olarak bahse-dilmiştir. Böylece O’nun kiliselerle olan ilişkisi simgelenmekte- dir. O, kendi halkıyla sürekli olarak iletişim içindedir. Onların gerçek durumunu bilir. Onların düzenlerini, takvalarını, adan- mışlıklarını gözlemler. O, gökteki tapınakta rahip ve arabulucu olmasına rağmen, yeryüzündeki kiliseleri arasında gezinmekte olarak temsil edinmektedir. Yorulmak bilmez bir uyanıklıkla ve sürekli bir ihtiyatla, gözcülerinden herhangi birinin ışığının zayıflamakta ya da sönmekte olup olmadığını kontrol eder. Şamdanlar yalnızca insanların gözetimine emanet edilseydi, titrek alev zayıflayarak sönerdi; ancak O Rabb’in evinin gerçek nöbetçisi, tapınak avlularının gerçek muhafızıdır. O’nun sürekli gözetimi ve destekleyici lütfu hayat ve ışık kaynağıdır. EI 505.3
Mesih sağ elinde yedi yıldız tutarken resmedilmiştir. Bu bize, kendine emanet edilene sadık kalan hiçbir kilisenin başarısız olmaktan korkmaması gerektiğine dair güvence verir, zira Her Şeye Kadir Olan’ın koruması altındaki tek bir yıldız bile Mesih’in elinden sökülüp alınamaz. EI 505.4
“Yedi yıldızı sağ elinde tutan... şöyle diyor” (Vahiy 2:1). Bu sözler kilisedeki öğretmenlere, yani Allah tarafından kendilerine büyük sorumluluklar verilmiş olan kişilere söylenmiştir. Kilisede bol bulunması gereken tatlı etkiler, Mesih’in sevgisini sergilemesi gereken Allah’ın hizmetkârlarında bulunur. Göğün yıldızları O’nun denetimi altındadır. Onları ışıkla doldurur. Onlara rehberlik eder ve hareketlerini yönlendirir. Eğer O böyle yapmasaydı, onlar düşmüş yıldızlar olurlardı. O’nun hizmetkârları için de böyledir. Onlar yalnızca O’nun ellerinde araçlardır ve yaptıkları tüm iyi işler O’nun gücü aracılığıyla gerçekleştirilir. Onlar aracılığıyla O’nun ışığı parlayarak başkalarına yansımalıdır. Kurtarıcı onların ehliyeti olmalıdır. O’nun Baba’ya baktığı gibi O’na bakarlarsa, O’nun işini yapmaya yetkin hale getirilirler. Allah’a bağımlı hale geldiklerinde, O dünyaya yansıtmaları için onlara kendi parlaklığını verecektir. EI 506.1
Kilise tarihinin ilk dönemlerinde, elçi Pavlus tarafından öngörülen yasa tanımazlığın gizli gücü, 4Bkz. 2. Selanikliler 2:7. uğursuz işine başladı; Petrus’un, imanlıları kendilerine karşı uyardığı sahte öğretmenler sapkınlıklarını aşıladıklarında ise, pek çok kişi sahte öğretilerin tuzağına düştü. Bazıları denenmeler altında sendeledi ve imanı terk etmeye ayartıldılar. Yuhanna’ya bu vahiy verildiği zaman, pek çokları müjde gerçeğine karşı ilk sevgilerini kaybetmişlerdi. Ancak Allah merhametiyle, kilisenin kötü yola düşmüş bir halde devam etmesine izin vermedi. Sınırsız bir şefkat mesajıyla, onlara olan sevgisini açıkladı ve sonsuzluk için emin çalışmada bulunmaları arzusunu bildirdi. “Nereden düştüğünü anımsa!” dedi, “tövbe et ve başlangıçta yaptıklarını sürdür” (5. ayet). EI 506.2
Kilise kusurluydu ve sert kınama ve azara ihtiyacı vardı, Yuhanna’ya da müjdenin temel ilkelerini gözden kaybederek kurtuluş umutlarını tehlikeye atanlara verilecek uyarı, kınama ve rica mesajlarını kaydetmesi ilham edildi. Fakat Allah’ın göndermeyi gerekli bulduğu azarlama sözleri, her zaman şefkatli sevgiyle ve tövbe eden her imanlıya selamet vaadi ile söylenir. Rab, “İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum” diyor; “biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; ben onunla, o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz” (Vahiy 3:20). EI 506.3
Çatışmanın ortasında Allah’a olan imanlarını koruyanlar için ise, peygambere övgü ve vaat sözleri verildi: “Yaptıklarını biliyorum. İşte önüne kimsenin kapayamayacağı açık bir kapı koydum. Gücünün az olduğunu biliyorum; yine de sözüme uydun, adımı yadsımadın.” “Sözüme uyarak sabırla dayandın. Ben de yeryüzünde yaşayanları denemek için bütün dünyanın üzerine gelecek olan denenme saatinden seni esirgeyeceğim.” İmanlılar uyarıldı: “Uyan! Geriye kalan ve ölmek üzere olan ne varsa güçlendir.” “Tez geliyorum. Tacını kimse elinden almasın diye sahip olduğuna sımsıkı sarıl” (8., 10., 2. ve 11. ayetler). EI 507.1
Mesih kilisesine, kendi uğruna çekmeleri gereken sıkıntıları, kendisini “sıkıntıda... ortağınız ve kardeşiniz” (Vahiy 1:9) olarak tanıtan birisi aracılığıyla bildirdi. Karanlık ve batıl inançlarla dolu uzun yüzyılların ötesine bakan sürgündeki yaşlı adam, gerçeğe olan sevgileri nedeniyle şehit olan büyük kalabalıkları gördü. Fakat aynı zamanda ilk tanıklarını destekleyen Kişi’nin, sadık izleyicilerini zamanın sona erişinden önce geçmeleri gereken zulüm yüzyılları boyunca terk etmeyeceğini de gördü. Rab, “Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma!” dedi, “Bak, denenesiniz diye İblis içinizden bazılarını yakında zindana atacak... sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, sana yaşam tacını vereceğim” (Vahiy 2:10). EI 507.2
Ve Yuhanna, kötülüğe karşı mücadele eden tüm sadıklar için verilen vaadi duydu: “Galip gelene Tanrı’nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.” “Galip gelen böylece beyaz giysiler giyecek. Onun adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim. Babam’ın ve meleklerinin önünde o kişinin adını açıkça anacağım.” “Ben nasıl galip gelerek Babam’la birlikte Babam’ın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim” (Vahiy 2:7; 3:5, 21). EI 507.3
Yuhanna, Allah’ın merhametinin, şefkatinin ve sevgisinin, O’nun kutsallığıyla, adaletiyle ve kudretiyle kaynaştığını gördü. Günahkârların, kendi günahlarının O’ndan korkmalarına neden olduğu Kişi’de bir Baba bulduklarını gördü. Ve büyük çatışmanın doruk noktasının ötesine bakarak, Siyon üzerinde “zafer kazananlar[ı], ellerinde Tanrı’nın verdiği lirlerle cam denizin üzerinde dur[muş]” ve “Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisini” söylemekte iken gördü (Vahiy 15:2, 3). EI 508.1
Kurtarıcı, Yuhanna’nın gözleri önünde “Yahuda oymağından gelen Aslan” ve “boğazlanmış gibi duran bir Kuzu” simgeleriyle gösterilmiştir (Vahiy 5:5, 6). Bu simgeler, her şeye gücü yeten kudretin ve özverili sevginin birliğini temsil etmektedir. Kendi lütfunu reddedenlere karşı korkunç olan Yahuda Aslanı, itaatkâr ve sadık olanlar için Allah’ın Kuzusu olacaktır. Allah’ın yasasını çiğneyenlere dehşet ve gazap anlamına gelen ateş sütunu, O’nun emirlerini tutanlar için ışık, merhamet ve kurtuluş işaretidir. İsyankârları vurmak için güçlü olan kol, sadıkları kurtarmak için de güçlü olacaktır. Sadık kalan herkes kurtarılacaktır. “Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler O’nun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar” (Matta 24:31). EI 508.2
Dünyanın milyonlarına kıyasla Allah’ın halkı, her zaman oldukları gibi küçük bir sürü olacaklar; fakat O’nun sözünde bildirdiği gerçeği savunurlarsa, Allah onların sığınağı olacaktır. Her Şeye Kadir Olan’ın geniş kalkanı altında dururlar. Allah her zaman çoğunluktadır. Son borazanın sesi ölülerin zindanını delip geçtiğinde, ve doğrular, “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” (1. Korintliler 15:55) diye haykırarak zaferle çıktıklarında, o zaman Allah’la birlikte, Mesih’le birlikte, meleklerle birlikte ve tüm çağlardan sadık ve doğru olanlarla birlikte duran Allah’ın çocukları, büyük çoğunlukta olacaklardır. EI 508.3
Mesih’in gerçek öğrencileri O’nu şiddetli çatışmalarda izler, kendini inkâra katlanır ve acı hayal kırıklıklarını yaşarlar; fakat bu deneyim onlara günahın getirdiği suçluluk ve keder duygusunu öğretir, böylece ona nefretle bakmaya sevk edilirler. Mesih’in acılarına hissedarlar olarak, kaderlerinde O’nun yüceliğine hissedar olmak da yazılmıştır. Peygamber kutsal görümde Allah’ın bakiye kilisesinin nihaî zaferini gördü. Şöyle yazıyor: EI 509.1
“Ateşle karışık camdan deniz gibi bir şey gördüm... Zafer kazananlar, ellerinde Tanrı’nın verdiği lirlerle cam denizin üzerinde durmuşlardı. Tanrı kulu Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisini söylüyorlardı: ‘Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, senin işlerin büyük ve şaşılası işlerdir. Ey ulusların kralı, senin yolların doğru ve adildir’ ” (Vahiy 15:2, 3). EI 509.2
“Sonra Kuzu’nun Siyon Dağı’nda durduğunu gördüm. O’nunla birlikte 144 000 kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası’nın adları yazılıydı” (Vahiy 14:1). Bu dünyada zihinleri Allah’a adanmıştır; akıllarıyla ve kalpleriyle O’na hizmet etmişlerdir; ve şimdi O, kendi adını ‘alınlarına’ yazabilir. “Ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler” (Vahiy 22:5). Kalacak yer dilenenler gibi girip çıkmazlar. Mesih’in kendilerine, “Gelin, ey sizler, Babam’ın kutluları, dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan krallığı miras alın” dediği kişiler arasındadırlar. O, onları Kendi çocukları olarak karşılar ve “Efendinin sevincine gir” der (Matta 25:34, 21 [Kİ]). EI 509.3
“Kuzu nereye giderse ardısıra giderler. Tanrı’ya ve Kuzu’ya ait olacakların ilk bölümü olmak üzere insanlar arasından satın alınmışlardır” (Vahiy 14:4). Peygamberin görümü onları Siyon Dağı üzerinde, kutsal hizmet için kuşanmış ve kutsalların doğruluğu olan beyaz keten giysiler giyinmiş olarak tasvir etmektedir. Ancak Kuzu’yu gökte izleyen herkesin O’nu önce yeryüzünde izlemiş olması gerektir, huysuzlukla ya da kaprisle değil, fakat güvenli, sevgi dolu, gönüllü bir itaatle, sürünün çobanı izlediği gibi. EI 509.4
“Bir ses işittim. İşittiğim ses, lir çalanların çıkardığı sese benziyordu. Bu 144 000 kişi, tahtın önünde... yeni bir ezgi söylüyordu. Yeryüzünden satın alınmış olan bu kişilerden başka kimse o ezgiyi öğrenemedi. . Ağızlarından hiç yalan çıkmamıştır. Kusursuzdurlar” (2-5. ayetler). EI 509.5
“Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi.” “Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu. Büyük ve yüksek surları ve on iki kapısı vardı. Kapıları on iki melek bekliyordu. Kapıların üzerine İsrailoğulları’nın on iki oymağının adları yazılmıştı.” “On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı. Kentte tapınak görmedim. Çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır” (Vahiy 21:2, 11, 12, 21, 22). EI 510.1
“Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı kentin içinde olacak, kulları O’na tapınacak. O’nun yüzünü görecek, alınlarında O’nun adını taşıyacaklar. Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Tanrı onlara ışık verecek” (Vahiy 22:3-5). EI 510.2
“Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi. Kentin anayolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları uluslara şifa vermek içindir.” “Yaşam ağacından yemeye hak kazanarak kapılardan geçip kente girenlere ne mutlu!” (1., 2. ve 14. ayetler). EI 510.3
“Ve gökten büyük bir ses işittim, şöyle diyordu:
‘İşte, Allah’ın çadırı insanlarla birliktedir;
Ve kendisi onlarla birlikte oturacaktır;
Ve onlar kendisinin halkı olacaklar;
Ve Allah kendisi onlarla birlikte olacak,
Onların Allah’ı olacak.’ ” EI 510.4
Vahiy 21:3 (Kİ).