35. “Sus, Sakin Ol!”
Ogün, İsa'nın yaşamındaki en önemli günlerden biri olmuştu. Celile kıyısında, halka egemenliği hakkında bilgi vererek ve onun nasıl kurulacağını örneklerle açıklayarak öğrencilerine dersler vermişti. Kendi işini tohum eken bir çiftçinin işine benzetti. Egemenliğinin gelişmesini, tohumun büyümesine ve mayanın hamurdaki etkisine benzetti. İyi ve kötü arasındaki büyük farkı, buğday, deliceler ve balık ağı benzetmelerinde açıkladı. Kendi ev halkları içerisinde, öğrencilerinin, kendisinin temsilcileri olarak nasıl çalışmaları gerektiğini öğretirken, O'nun öğrettiği gerçeklerin asıl değeri, kıymetli inci ve gizli hazine örneklerinde açıklandı.SO 315.1
Gün boyunca insanlara dersler veriyor ve onları iyileştiriyordu; akşam olmasına rağmen insanlar, hala akın akın O'na gelmeye devam ediyorlardı. Yemek ya da dinlenmek için çok kısa bir süre ara vererek, onlara günlerce yardım etmişti. Ferisilerin yanlış anlamaları ve sürekli olarak O'nu haksız bir şekilde eleştirmeleri, O'nun işini daha da zorlaştırıyordu. Gün batımında kendisini o kadar yorgun hissetti ki, dinlenmek için göl kıyısında ıssız bir yere çekilmeye karar verdi.SO 315.2
Ginesar'ın doğu yakasında, göl kıyısında da bazı kasabalar vardı; batı yakası ile kıyaslandığında, burası nispeten daha ıssız bir bölgeydi. Burada yaşayanların arasında putperestler, Yahudilerden daha fazlaydı ve Celile ile pek fazla bir ilişkileri yoktu. Böylece İsa, biraz yalnız kalmak için buraya geldi ve öğrencilerinin de kendisiyle birlikte gelmelerini buyurdu.SO 315.3
Kalabalığı gönderdikten sonra, O'nu “olduğu gibi” kayığa aldılar ve hemen göle açıldılar; fakat hareket etmek üzere olanlar, yalnızca onlar değildi. Kıyıda birçok balıkçı kayığı daha vardı. İsa'yı izleyen halk hemen bu kayıklara bindi. Hala O'nu görmek ve dinlemek istiyorlardı.SO 315.4
Kurtarıcı, sonunda kalabalıktan uzaklaştı. Yorgunluktan ve açlıktan bitkin bir şekilde kayığın içinde yattı ve hemen uykuya daldı. Ak-şam hoş bir hava vardı ve gölün üzerine derin bir sessizlik çöktü. Ansızın hava karardı, rüzgar doğudaki dağların yamaçlarından sert bir şekilde esmeye başladı ve çok geçmeden fırtına çıktı.SO 316.1
Güneş batmış ve gecenin karanlığı fırtınalı deniz üzerine çökmüştü. Rüzgar o kadar şiddetlendi ki, dalgalar kayığı sarsmaya başladı ve kayık batma tehlikesi geçirdi. Çalışkan insanlar olan balıkçılar, yaşamlarını göl üzerinde geçirmişlerdi ve daha önce de birçok kez fırtına atlatmışlardı; fakat bu fırtına öncekilerden daha şiddetliydi. Fırtınanın gücü karşısında çaresizdiler ve kayıklarının su almaya başladığını gördüklerinde umutsuzluğa kapıldılar.SO 316.2
Fırtınadan kurtulma çabalarından dolayı, İsa'nın kayıkta olduğunu unutmuşlardı. Çabalarının fayda etmediğini ve ölüme adım adım yaklaştıklarını görerek, kimin buyruğuyla gölün karşısına geçmek için açıldıklarını hatırladılar. Tek umutları İsa'ydı. Çaresizlik ve umutsuzluk içindeyken, “Öğretmen! Öğretmen!” diye haykırdılar; fakat karanlık O'nu görmelerini engelliyordu. Fırtınanın gürültüsünden kendi sesleri duyulmuyordu ve cevap alamadılar. Şüphe ve korku onları sarmıştı. İsa onları yalnız mı bırakmıştı? Hastalıkları iyileştiren, cinleri kovan ve hatta ölüleri kaldıran kişi olarak O şimdi elçilerine yardım edemeyecek kadar güçsüz müydü? Sıkıntılı anlarında onları düşünmüyor muydu?SO 316.3
Tekrar O'na seslenirler; fakat fırtınanın gürültüsünden başka hiçbir cevap gelmez. Kayık batmaya başlamıştır. Azgın dalgaların onları yutması an meselesidir.SO 316.4
Ansızın çakan bir şimşeğin ışığı karanlığı deler. İsa'nın gürültüden etkilenmeden hemen orada uyumakta olduğunu görürler. Şaşkınlık ve umutsuzluk içinde şöyle haykırırlar, “Rab, kurtar bizi, batıyoruz!” Onlar tehlike içindeyken ve ölümle savaşırken İsa nasıl rahatça uyuyabiliyordu?SO 316.5
Onların haykırışları İsa'yı uyandırdı. Şimşeğin ışığı O'nun görünmesini sağlayınca, gökyüzünün barışını O'nun yüzünde görürler; fedakar, sevgi ve şefkat dolu bakışını, O'nun yüzünden okurlar; korku dolu yürekleriyle şöyle haykırırlar: “Rab, kurtar bizi.”SO 316.6
İsa, çaresiz durumdayken kendisinden yardım dileyen hiç kimseyi geri çevirmedi; son bir kez çaba harcamak için öğrenciler kü-reklerini ellerine aldıklarında, İsa uyanır. Fırtına daha da şiddetlenip dalgalar onların üzerine gelirken ve şimşek O'nun yüzünü aydınlatırken, İsa öğrencilerinin arasında durur. Çoğu kez merhamet ettiğinde yaptığı gibi sol elini kaldırır ve denize şöyle der: “Sus, sakin ol!” Fırtına diner, büyük dalgalar yok olur. Bulutlar uzaklaşır ve gökyüzünde yıldızlar belirir. Kayık şimdi sakin bir denizin üzerindedir. İsa öğrencilerine dönerek üzgün bir şekilde şöyle sorar: “Neden bu kadar korkaksınız? Hala imanınız yok mu?”SO 316.7
Öğrencilerin dilleri tutulmuştu. Petrus bile kalbini saran korkuyu belli etmemeye çalıştı. İsa'nın içinde bulunduğu kayıkla aynı anda göle açılan diğer kayıklarda bulunan insanlar da öğrencilerle aynı tehlikeyi yaşamışlardı. Onların kalplerini de korku ve umutsuzluk sarmıştı; fakat İsa'nın buyruğu tüm bu kargaşaya bir son verdi. Fırtınanın şiddeti kayıkları birbirine yaklaştırmıştı ve bu mucizeyi herkes gördü. Ortam sakinleşince korku unutuldu. İnsanlar birbirlerine sordular: “Bu nasıl bir adam ki, rüzgar da göl de O'nun sözünü dinliyor.”SO 317.1
İsa uyandığında fırtına ile karşılaştı. Soğukkanlılığını korudu. Bakışlarında ya da sözlerinde en küçük bir korku belirtisi bile yoktu. Çünkü korku, O'nun yüreğinde de yoktu; bunun sebebi sadece ilahi gücüne güvenmesi değildi. O'nun sessizlik içinde dinlenmesi “yeryüzünün, gökyüzünün ve denizin” Hakimi olarak değildi. Bu gücü bırakmıştı. İsa şöyle dedi: “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam.”O, Baba'nın gücüne güvendi. İsa, Allah'a olan imanına -O'nun ilgi ve sevgisine olan imanına- güvendi. Fırtınayı dindiren sözün gücü, Allah'tan geliyordu.SO 317.2
İsa'nın, Baba'nın sevgisine duyduğu imanına güvendiği gibi, biz de Kurtarıcı'mızın sevgisine duyduğumuz imana güvenmeliyiz. Eğer öğrenciler O'na güvenselerdi, korkuya kapılmaları gerekmezdi. Tehlike anındaki korkuları, onların imansızlığını açığa çıkardı. Kendi hayatlarını kurtarmak için çabalarken İsa'yı unuttular ve sadece artık yapabilecekleri hiçbir şey kalmadığı ve umutsuzluğa düştükleri an O'ndan yardım dilediler.SO 317.3
Öğrencilerin yaşadığı bu olayın benzeri çoğu kez bizim de başımıza gelir. Günahın aldatıcı fırtınaları büyür, korkunç bir şekilde gürler, şimşekler çakar ve dalgalar bizi sürükler. Bize yardım edebilecek bir Kişi olduğunu unutarak, tek başına savaşmaya çalışırız. Tüm umudumuzu yitirinceye ve yok olmak üzere oluncaya dek kendi gücümüze güveniriz. Daha sonra İsa'yı hatırlarız ve eğer bizi kurtarması için O'nu çağırırsak, boş yere haykırmamız gerekmeyecektir. Bizim inançsızlığımız ve sadece kendi gücümüze güvenmemiz, O'nu üzmesine rağmen, İsa bize yardım etmekten asla çekinmez. Karada ya da denizde Kurtarıcı'ya kalbimizde yer açıyorsak, korkmamıza hiç gerek yoktur. Kurtarıcı'daki yaşayan iman, hayatımızdaki fırtınayı da dindirecek ve O'nun en iyi bildiği şekilde bizi tehlikeden kurtaracaktır.SO 317.4
Fırtınayı dindirme mucizesinden alınması gereken başka bir ruhsal ders daha vardır. Yaşadığımız olayların tümü Kutsal Yazı'nın sözlerini doğrular. “Fakat kötüler çalkalanan deniz gibidirler. Çünkü o, rahat duramaz. Allah'ım diyor; 'kötülere huzur yoktur.'”Günah huzu-rumuzu bozmuştur. Kibrimizden vazgeçmedikçe huzur bulamayız. Yüreğimizdeki hırsları insani güçle kontrol etmemiz imkansızdır. Bizler de fırtına karşısında korkuya kapılan öğrenciler gibi çaresiz ve yardıma muhtaç durumdayız. Fakat Celile denizini sözleriyle sakinleştiren Kişi, huzur veren bu sözleri herkes için söylemiştir. Fırtına ne kadar şiddetli olursa olsun, “Ya Rab, bizi kurtar!” diyerek, Kurtarıcı'ya haykıranlar kurtuluş bulacaklardır. O'nun, insanı Allah'a yaklaştıran lütfü, insanın hırslarını sakinleştirir ve yüreğimiz O'nun sevgisinde huzur bulur. Fırtınayı dindirdi ve dalgalar yatıştı; rahatlayınca sevindiler, Rab onları diledikleri limana götürdü.”“Bu nedenle iman sonucu doğrulukla donatılmış olarak, Rab'bimiz İsa Mesih aracılığıyla Allah'ın önünde barış içindeyiz.”“Doğruluğun işi huzur olacak; ve doğruluğun ürünü sonsuz susma ve güvenme olacak.”SO 318.1
Kurtarıcı ve yanındaki diğer insanlar sabah erkenden göl kıyısına indiler. Gökyüzünde yükselen güneş, kara ve denizin üzerinde parlıyordu. Bu güzel manzara insana huzur veriyordu. Fakat onlar kıyıya ulaştıklarında, mezarlıkların arasındaki saklandıkları yerden sanki onları parçalayacakmış gibi ortaya çıkan cine tutulmuş iki adam belirdi. Çok saldırgan oldukları için zincirlerle bağlanmışlardı ve bağlı oldukları yerden kaçarlarken bu zincirleri kırmışlardı.SO 318.2
Sert kayaların arasından geçerlerken yaralanmışlardı ve bu yüzden üzerleri kan içinde kalmıştı. Uzun ve dağınık saçlarının arasından gözleri parıldıyordu. Kontrolü altına girdikleri cinler, onların insani görünümlerini yok ettiği için adamların görünümü, insandan çok vahşi hayvanları andırıyordu.SO 319.1
Öğrenciler ve onların yanında bulunan insanlar bu olay karşısında korkuyla kaçtılar. İsa'nın o an yanlarında olmadığını fark ettiklerinde O'nu aramaya başladılar. Fırtınayı durduran, daha önce Şeytan'la karşılaşan ve onunla girdiği mücadelede galip çıkan Kişi, cinlerin önünden kaçmadı. Adamlar, ağızları köpük içinde vahşi bir şekilde dişlerini gıcırdatıp O'na yaklaştılar. İsa fırtınanın azgın dalgalarını dindiren elini kaldırdı; adamlar daha fazla yaklaşamadılar. O'nun ö- nünde öfkeli, fakat çaresiz bir şekilde durdular.SO 319.2
Sert bir şekilde cinlerin adamların içinden çıkmalarını buyurdu. O'nun sözleri bu talihsiz adamların karanlık düşüncelerine girdi. Kendilerine eziyet eden bu cinlerden onları kurtarabilecek olan Kişi'nin yanında olduklarının az da olsa farkına vardılar. O'na tapınmak için Kurtarıcı'nın ayaklarına kapandılar; fakat tam O'ndan merhamet dileyecekleri sırada cinler, onlara şu sözleri söylettiler: “Ey İsa, yüce Tanrı'nın Oğlu; benden ne istiyorsun? Tanrı hakkı için sana yalvarırım, bana işkence etme!”SO 319.3
İsa adama sordu: “Adın ne?” Adam şöyle cevap verdi: “Adım Tümen. Çünkü sayımız çok.” İletişim kurmak için, kontrolleri altına aldıkları adamları araç olarak kullanarak, kendilerini o bölgeden kov-maması için İsa'ya yalvardılar. Orada dağın yamacında otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. “Bizi şu domuzlara gönder, onlara girelim” diye yalvardılar ve İsa'nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Bunun üzerine hayvanlar aniden paniğe kapıldılar ve dik uçurumdan göle düşerek boğuldular.SO 319.4
Bu arada kötü ruhların kontrolünden kurtulan adamlar, büyük ölçüde değişime uğradılar. Onların daha önce karanlıkta kalan düşünceleri şimdi aydınlandı; gözleri artık anlamlı bakıyordu. Şeytan'ın yüzünden uzun zamandır yıpranan dış görünümleri, birdenbire düzeldi, kanlı elleri sakinleşti ve kendilerinin kurtuluşunu sağlayan Allah'ı övgü dolu sözlerle yücelttiler.SO 319.5
Domuzları güdenler, uçurumun kenarında meydana gelen bu olayları görmüşlerdi. Kentte ve köylerde bu olayın haberini tüm halka yaymak üzere oradan uzaklaştılar. Halk korku ve şaşkınlık içinde İ- sa'nın yanına akın etti. Cine tutulan bu iki adam, iyileşmeden önce çevrelerine sürekli korku ve dehşet saçıyorlardı. Onların bulundukları yerden hiç kimse güvenle geçemiyordu ve cinlerin öfkesi yüzünden oradan geçen herkese saldırıyorlardı. Artık bu adamların akılları başlarındaydı ve düzgün giysiler içinde İsa'nın yanında oturuyor, O'nun sözlerini dinliyor ve kendilerini iyileştiren bu Kişi'yi yüceltiyorlardı. Bu harikulade olayı gören diğer insanlar, sevinmediler. Onlar domuzların boğulmalarının sonucunda oluşan maddi zararın, adamların kötü ruhlardan kurtulmalarından daha önemli olduğunu düşünüyorlardı.SO 319.6
Bu iki adamın iyileşmeleri için domuzların sahiplerinin bu zarara uğramaları aslında onlara Allah'ın bir lütfuydu. Onlar kendilerini dünyasal değerlere kaptırmışlardı; ruhsal yaşama hiç ilgi duymuyorlardı. İsa, lütfunu kabul edebilmeleri için onların, bencilliklerinden ve ilgisizliklerinden vazgeçmelerini sağlamayı arzuluyordu; fakat maddi zarara uğramalarının sonucunda duydukları öfke ve kızgınlık onların gözlerini adeta kör etti ve bu yüzden Kurtarıcı'nın kendilerine sunduğu bu lütfü fark edemediler.SO 320.1
Onların önünde gerçekleşen bu doğaüstü olay insanların yanlış inançlar beslemesine ve korku duymalarına neden oldu. Bu Yabancı'nın kendilerine daha başka felaketler getirebileceğini düşündüler. Onlar için tek önemli olan, uğradıkları maddi zarardı. Bu yüzden O'ndan uzak durmaya karar verdiler. İsa ile birlikte gölün karşı kıyısına geçenler, bir önceki gece meydana gelen olayların hepsini, fırtınada yaşadıkları ölümcül tehlikeyi, rüzgarın nasıl dindiğini ve denizin nasıl sakinleştiğini diğer insanlara anlattılar; fakat onların sözleri etkili olmadı. İsa'nın etrafında toplanan halk, kendilerinin yanından uzaklaşması için O'na yakardılar. İsa onların bu isteğine uydu ve hemen bir kayıkla gölün karşı kıyısına geçti.SO 320.2
Gerasa halkı, onlardan daha önce İsa'nın gücünün ve merhametinin kanıtını bizzat yaşamıştı. İsa'nın sayesinde aklı yerine gelen a- damları gördüler; fakat dünyasal mallarını kaybetmekten öylesine korkuyorlardı ki, Karanlığın Prensi'ni yenen Kişi'ye sanki aldatıcı biriymiş gibi davrandılar ve kendilerine sunulan gökyüzünün bu lütfunu geri çevirdiler.SO 320.3
Halâ Kurtarıcı'nın sözüne itaat etmeyi reddeden birçok kişi vardır; çünkü itaat etmek onların bazı dünyasal çıkarlarından fedakarlık etmelerini gerektirir. O'nun varlığının kendilerine maddi zarar geti- receğini sanan birçok kişi, O'nun lütfunu reddeder ve O'nun ruhunu kendilerinden uzaklaştırır.SO 320.4
Fakat İsa'nın iyileştirdiği cine tutsak adamlar, diğer insanlardan çok daha farklı düşüncelere sahiptiler. Kurtarıcıları ile birlikte olmayı arzuluyorlardı. O'nun yanındayken yaşamları boyunca kendilerine eziyet eden ve ömürlerinin ziyan olup gitmesine neden olan cinlere karşı kendilerini güvende hissediyorlardı. İsa kayığa binmek üzereyken, O'na doğru yaklaştılar ve sözlerini dinleyebilecekleri bir yerde kendilerinin yakınında olması için diz çöküp O'na yakardılar. Fakat İsa onlara evlerine gitmelerini ve Rab'bin kendileri için gerçekleştirdiği bu harikulade olayı diğer insanlara da anlatmalarını buyurdu.SO 321.1
Burada onların yapmaları gereken bir iş vardı. Putperest bir eve gidip İsa'dan aldıkları lütfü onlara anlatacaklardı. Kurtarıcı'nın yanından ayrılmak onlar için zordu. Putperest halk ile olan ilişkilerinde onları büyük zorluklar bekliyordu. Toplumdan uzun süre ayrı kalmaları, İsa'nın verdiği görevi yerine getirmek için uygun olmayan kimseler olmadıkları hissini uyandırıyordu; fakat İsa, bu görevi onlara verdiğinde onlar itaat etmeye hazırdılar. Sadece kendi ev halklarına ve komşularına İsa hakkında anlatmakla kalmadılar, aynı zamanda her yerde O'nun kurtarıcı gücünü ilan ederek ve kendilerini cinlerden nasıl kurtardığını anlatarak Dekapolis'i baştan başa dolaştılar. Bu işi yaparak, sadece kendi yararları için O'nun yanında kalmalarından daha büyük bir lütuf alabilirlerdi. İsa'ya yaklaşmamız kurtuluşun güzel haberlerini diğer insanlara yaymak için yaptığımız çalışmayla olur.SO 321.2
İsa'nın iyileştirdiği cine tutsak bu iki adam, O'nun Dekapolis bölgesinde Müjde'yi yaymak üzere müjdeci olarak görevlendirdiği ilk kişilerdi. Bu adamlar, İsa'nın öğretisini sadece birkaç dakikalığına dinleme şansına sahip oldular. O'nun yaptığı bir tek vaazı bile bizzat dinleme fırsatları olmamıştı. Onlar, İsa ile her gün birlikte olan öğrencilerin eğitebildiği gibi halkı eğitemezlerdi; fakat İsa'nın Mesih olduğu gerçeğinin kanıtını kendi öz kişiliklerinde taşıyorlardı. Kendilerinin bildiklerini, gördüklerini, duyduklarını ve İsa'nın gücünü nasıl hissettiklerini anlatabilirlerdi. Kalbine Allah'ın lütfü erişen herkes bunu yapabilir. Öğrencilerden Yuhanna şöyle yazdı: “Yaşam Sözü ile ilgili olarak başlangıçtan beri var olan, duyduğumuzu, gözlerimizle gördü-ğümüzü, seyredip ellerimizle dokunduğumuzu ilan ediyoruz. Yaşam açıkça göründü... Sizin de bizlerle paydaşlığınız olsun diye gördüğü- müzü ve duyduğumuzu size ilan ediyoruz.”İsa'nın tanıkları olarak bildiğimizi, bizzat gördüğümüzü, duyduğumuzu ve hissettiğimizi diğer insanlara anlatmalıyız.SO 321.3
Eğer İsa'nın yolundan gidiyorsak, O'nun bizi yönlendirdiği gibi, biz de diğer insanları O'nun bize gösterdiği doğru yola girmeleri için yönlendirmeliyiz. O'nun vaadini nasıl aldığımızı ve bu vaadin gerçek olduğunu anlatabiliriz. İsa'nın lütfü ile ilgili olarak bildiklerimiz için tanıklık edebiliriz. Rab'bimiz bu tanıklık için bizi çağırır ve bunun yokluğundan dolayı dünya yok olup gitmektedir.SO 322.1
Gerasa halkı İsa'yı kabul etmemesine rağmen, İsa onları kendilerinin seçimi olan karanlığa terk etmedi. İsa'nın kendilerinin yanından uzaklaşmasını istedikleri zaman, O'nun sözlerini dinlememişlerdi. Onlar neyi reddettiklerini bilmiyorlardı. Bu yüzden İsa, onlara dinlemeyi reddetmeyecekleri kişilerle tekrar ışık gönderdi.SO 322.2
Şeytan'ın amacı, halkın Kurtarıcı'dan uzaklaşmasını ve Müjde'nin o bölgede vaaz edilmesini engellemek için domuzların yok olmasına sebep olmaktı; fakat bu olay halkta başka hiçbir olayın yaratamadığı kadar büyük bir etki yarattı ve onların İsa'ya ilgi duymalarını sağladı. Kurtarıcı'nın kendisi oradan uzaklaşmasına rağmen, O'nun iyileştirdiği adamlar gücünün kanıtı olarak orada kaldılar. Bir zamanlar Karanlığın Prensi'nin aracıları olan bu adamlar, şimdi ışık kanalları ve Tanrı'nın Oğlu'nun elçileri olmuşlardı. İnsanlar bu harikulade olayı dinlediklerinde çok şaşırdılar. Bu bölge boyunca Müjde'ye yeni bir kapı açıldı. İsa Dekapolis'e döndüğünde halk O'nun etrafında toplandı ve sadece kasaba halkı değil, çevredeki bölgelerden binlerce kişi kurtuluşun mesajını dinlemek için O'nun yanına akın etti. Kötü ruhların güçleri bile İsa'nın denetimi altındadır ve kötülüğün işleri O'nun sayesinde iyiliğe dönüştürülür.SO 322.3
Öğrenciler, Gerasa'da cine tutulan adamlarla karşılaştıkları olaydan bir ders almalıydılar. Bu olay Şeytan'ın insanlığı ne kadar alçalttığını, onlara nasıl işkence ettiğini ve onları kendi gücü karşısında ne kadar aciz bir durumda bıraktığını, buna karşın Kurtarıcı'nın, insanları Şeytan'ın gücünden nasıl kurtardığını açıkça gösterdi. Mezarlıklarda yaşayan cine tutsak ve kontrol edemedikleri hırs ve öfkenin esiri olan bu zavallı insanlar, Şeytan'ın yargı sistemine bırakıldıklarında insanlığın başına gelen felaketi gözler önüne seriyorlardı. Onla- rın duygularını köreltmek, düşüncelerini kötülüğe, şiddet kullanmaya ve suç işlemeye yöneltmek için Şeytan sürekli olarak insanların üzerinde etkili olmaya ve onları kışkırtmaya çalışır. Onların bedenini za-yıflatır, düşüncelerini karartır ve karakterlerini alçaltır. İnsanlar Kurtarıcı'nın çağrısını her ne zaman reddederlerse, o zaman onlar kendilerini Şeytan'a teslim ederler. Evde, işte hatta inanlı topluluğunda bile, hayatın her bölümünde birçok kişi bugün bunu yapmaktadır. Dünyada şiddetin ve insanların işledikleri suçların artmasının sebebi budur; ahlaki çöküntü, ölümün solgun yüzü gibi insanların günlük yaşamlarına ve onların alışkanlıklarına girmiştir. Bu kurnaz aldatmacaları ile Şeytan, ahlaki bakımdan çökünceye ve yaşamları altüst oluncaya dek insanları sürekli olarak kötülüğe yöneltir. O'nun gücüne karşı kendimizi koruyabileceğimiz tek zırh İsa'nın varlığıdır. İnsanların ve. meleklerin önünde Şeytan'ın düşman ve yok edici; İsa'nın ise insanların dostu ve Kurtarıcı'sı olduğu açıkça görülmüştür. O'nun ruhu insanın karakterini geliştirir ve onun ağırbaşlı ve ılımlı bir kişiliğe sahip olmasını sağlar. İnsanı ruhsal ve bedensel açıdan Allah'ın görkemine yaraşır bir hale getirir. “Çünkü Tanrı bize korkaklık ruhu değil, güç sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir.”“O, bizi Rab'bimiz İsa Mesih'in karakterinin görkemine paydaş olmamız ve O'nun benzerliğine dönüştürülmemiz için çağırdı.”SO 322.4
Şeytan'ın elçileri haline gelen insanlar, hala İsa'nın dönüştürücü gücü sayesinde dürüstlüğün elçileri olabilirler ve “Rab'bin senin için neler yaptığını, sana nasıl merhamet ettiğini anlatmaları” için Tan- rı'nın Oğlu tarafından gönderilebilirler.SO 323.1
Bu bölüm Matta 8:23-34; Markos 4:35-41; 5:1-20 ve Luka 8:22- 39'a dayanmaktadır.SO 323.2